CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, FOX TV “İlker Karagöz ile Çalar Saat” Programına Katıldı
Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Fox TV canlı yayında, İlker Karagöz ile Çalar Saat programına katıldı.
İlker Karagöz- Efendim bir kez daha günaydın. CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu şuanda ‘Çalar Saat’te konuğumuz. Az öncede izlediniz Yeşilçam’dan Kılıçdaroğlu geldi, ben Kemal geliyorum dedi ve bugünde Cuma günü de buluştuk. Efendim bugün bizim…
Kemal Kılıçdaroğlu- Böylece programınıza geldim.
İlker Karagöz- Çok teşekkür ederiz. Efendim şimdi biz bugün başlığımızı başlangıçta sizden aldık. Türkiye bilmeli. Ve demiştiniz ki, siz Türkiye artık şunu bilmeli; ayrışmayacağız inadına kucaklaşacağız.
Kemal Kılıçdaroğlu- Öyle.
İlker Karagöz- Başlangıçta böyle bir etiket belirledik, şuanda da Kılıçdaroğlu Çalar Saat’te diyoruz ve pek çok mesaj geldi, bizim de soracağımız pek çok soru var ama aynı zamanda size sesini duyurmak isteyen izleyicilerimiz de var. Onların sesine de kulak vermek istiyoruz. Ortak Mutabakat Metniyle başlayalım mı?
Kemal Kılıçdaroğlu- Siz nereden istiyorsanız oradan başlayacağız.
İlker Karagöz- Bizde tabi dersimize çalıştık. Yani 2 bin 300 vaat, 9 ana başlık, 75 alt başlık. 2 bin 300’den fazla aslında buradaki vaatler ve bu mutabakat metnini bir kez daha göstermiş olayım ben kamerama. Bu vaatler içinde sizi en çok heyecanlandıran, en çok üzerinde durduğunuz bir başlık var mı? Yani pek çok başlık vardır ama.
Kemal Kılıçdaroğlu- Tek başlık yok aslında ama yani bütün tümünü dikkate aldığınızda artık Türkiye’nin bir daha krizlere girmeyeceği bir altyapıyı oluşturuyoruz burada. Ve Türkiye’de siyasetin kısır çekişmelerden uzaklaştığı yeni bir anlayışı inşa ediyoruz burada ve bu bizim demokrasi tarihimizde bir ilk. Belki dünya demokrasi tarihinde de bir ilk. 6 lider bir araya geliyorlar ve kendi ülkelerinin sorunlarını çözmek için, var olan kalıcı ve giderek de artan sorunlarını çözmek için üretiyorlar. Bir araya geliyorlar çalışıyorlar. Kendileri, kurmayları, akademik dünyadan katkı alıyorlar, iş dünyasından katkı alıyorlar. Bundan heyecanlanmamak mümkün değil. Tabi baktığınız zaman gerçekten her birimiz özveride bulunuyoruz.
Bir şey daha ifade edeyim buradan. Dikkat ederseniz mutabakat metni diyoruz. Bu kavramda önemli. Mutabakat yani 6 liderin altına imza attığı ve iktidar olduğumuzda ki Allah’ın izniyle olacağız o zamanda bunu hayata geçireceğimizi halkımıza söz veriyoruz. Bir araya geliyoruz söz veriyoruz. Az önce söylediğiniz kitabı elimize alıyoruz ve bununla da fotoğraf veriyoruz 85 milyona. Dolayısıyla bu beni en çok heyecanlandıran bunun bitmesi ve benim dünyamda yarattığı umut.
İlker Karagöz- Şimdi millet ittifakı yerel seçimler öncesinde 4 partiyle kurulmuştu. Sonrasında genişledi, taban olarak da bayağı bir genişledi. Sizin de söylediğiniz gibi dünya tarihinde ya da Türkiye siyasetinde ilk kez böyle bir durumla karşı karşıya kalıyoruz. Yani Saadet Partisi ve CHP, işte İYİ Partiyle diğer partiler, AK Partiden kopup da kurulan ama AK Partiye ciddi itirazlarla kurulan partiler yan yana geldi. Her konuda mutabakat olunamayacak yani olamayacak isimlerin 2 bin 300 maddeyi buraya Türkiye’nin önüne koyması çok kıymetli. Peki, sonrasında yani yapıcı bir eleştiri geldi mi mesela cumhur ittifakından? Evet ya biz bunu da dikkate alabiliriz dediğiniz yani derme çatma bir masa lafını duyduk…
Kemal Kılıçdaroğlu- Emin olun yapıcı bir eleştiri gelmedi. Yani Sayın Erdoğan’ı dinlediğinizde en azından şurası doğrudur diyebilirdi değil mi? Ama hayır, tümüyle bu mümkün değil falan gibi bana göre sağlıksız bir eleştiri yaptı.
Önemli olan şu İlker Bey, her şey burada var mı diye sorarsanız her şey burada yok. Bu bir ortak mutabakat metni. 6 liderin bir araya gelip evet biz bunu yapacağız ve bunu hayata geçireceğiz dedikleri güzel bir metin, güzel bir kitap. Dolayısıyla bu Türkiye’de demokrasi tarihini veya siyasal partiler tarihini yazacak olan bütün akademisyenler buna başvuracaklardır. Bu nedenle bunu çok fazla sayıda bastırdık, çok talep var ve onlara da gönderdik.
Burada neyi öngörüyoruz? Bir; burada Türkiye’nin teknoloji devrimini yakalamasını öngörüyoruz, üniversitelerin özerkliğini öngörüyoruz, hiçbir çocuğun yatağa aç girmediği bir Türkiye’yi öngörüyoruz. Üretenin, alın teri dökenin kazanacağı, avantadan para kazananların ise kazanamayacağı bir düzeni öngörüyoruz. Ve yine burada adaleti öngörüyoruz, hukuku öngörüyoruz. Ve yine burada Türkiye’de bir kez daha yolsuzluk olmasın, yolsuzluk defterini tümüyle baştan sona kapatalım diye bizim parlamentoda yeni bir yasal düzenleme yapmayı öngörüyoruz. Ve dolayısıyla bu çerçevede ele aldığımızda meseleyi yolsuzluklar konusunda duyarlıyız, gelir dağılımının dengeli olması konusunda duyarlıyız, istihdam yaratma konusunda duyarlıyız. Çiftçilerin, üreticilerin kazanması konusunda duyarlıyız, sanayicinin teknolojiye yatırım yapması ve bu alanların teşvik edilmesi konusunda duyarlıyız. Yani birden fazla konumuz var ve bütün bunların tümünü burada ele aldık.
Eksiğimiz olabilir mi? Elbette bütün eksikler olabilir. Onları da saygıyla karşılarız, alırız tabi yani sonuçta birde şu var İlker Bey, hayat dediğiniz durağan değildir, hayat dediğiniz sürekli değişir ve her değişim yeni sorunlar yaratabilir, yeni krizler yaratabilir. Önemli olan burada bir araya gelip evet bir sorun mu var tamam güzel oturalım ve biz bunu çözelim diye.
Bir şey daha bu da önemli. Şimdi İlker Bey, devleti bir kişiye teslim ederseniz bir kişi bunu yapamaz. Yapmadı da zaten, yapamadılar da zaten. Bana söyler misiniz onlar cumhur ittifakı diyorlar değil mi? Cumhur ittifakının böyle bir çalışması var mı, bir çalışma ortaya koydu mu? Bir masanın etrafına gelip Türkiye’nin sorunlarını konuştular, tartıştılar mı? Hayır tam tersini yaptılar. Bir araya geldiler, biz millet ittifakını nasıl dağıtırız diye. Kendi yandaşları, kendi gazetecileri, satın aldıkları iş insanları. Bütün bunlarla beraber acaba millet ittifakını nasıl dağıtırız, birisi bir şey söyledi onun üzerine işte saatlerce televizyon programı nasıl yapabiliriz diye. Biz ne yaptık? Tam tersine gayet sakin bir araya geldik ve bir program yaptık. O program çerçevesinde ayda bir mi toplanacağız, karar mı verdik, o bir sonraki ayda toplandığımızda hangi konuları netleştireceğimizi, hangi konular üzerinde uzlaşma sağlayacağımızı oturuyoruz, tartışıyoruz, alt kadrolar bir araya geliyorlar, toplandığımızda Genel Başkanların önüne metinler geliyor. Yüzde yüz anlaşamadıkları konular varsa metinler üzerinde Genel Başkanlar uzlaşıyorlar ve sonunda bir metin çıkıyor. Yani daha doğrusu bir düşünce çıkıyor ortaya.
İlker Karagöz- Yani zaman zaman tabi ki, hiçbir parti aynı fikirde olmak durumunda değil. Zaten öyle olsa herkes bir çatı altında olurdu. Şimdi toplanılıyor, yeri geliniyor ve dağılıyor. Altılı masa dağıldı dağılacak, işte göreceksiniz önümüzdeki günlerde bakanlık tartışması kavgaları yaşayacaklar hiç bakmayın onlara işte kuklalara kim itimat eder, talimatı dışarıdan alıyorlar. Bu metin bir talimatla dışarıdan yazdırılan bir metin mi?
Kemal Kılıçdaroğlu- Tek kelimesi değil. Tamamen eğer milli deniyorsa işte milli metin budur. Her alanda Türkiye’nin çıkarlarını önceleyen bir metindir. Neresi dışardan alındı çıkıp söylesinler şurasını dışarıdan aldınız diye. Hangisi dışarıdan alındı? Yani çiftçiye ektiği ürünün karşılığını vermek demek dışardan talimat almak demek midir? İşsizliği önlemek diye yeni yatırımlar yapacağız dediğimiz zaman dışarıdan talimat almak mıdır bu? Yoksa yapmayıp her şeyi dışarıdan alıp asıl talimat o. Eğer buğdayı dışarıdan alıyorsanız, yanlış politikalar izliyorsanız dışarıdan aldığınız talimatın gereğidir bu. Bunu da açık ve net ifade edeyim.
İlker Karagöz- Tarım Bakanının sözlerini duydunuz mu, takip edebildiniz mi? Bugün milli gazetenin de manşetinde bizim de haberleştirdiğimiz bir konu. Biz bu ülkede yüzde 20 olan savunma alanındaki yerlilik ve millilik oranını yüzde 80’lere çıkardık ama biz bu ülkede muhalefeti millileştiremedik asla yerlileştiremedik diye bir açıklaması var ve milli gazetenin manşeti de önce eti ve samanı millileştirseydiniz diye bir yaklaşımla, manşetle okurlarının karşısında.
Kemal Kılıçdaroğlu- Şunu da söyleyeyim bakın, orada bizim savunma sanayide var. Savunma sanayinde Türkiye’nin büyük hamleler yapması gerektiği konuları. Savunma sanayiinin tarihini bilmezler emin olun. Sorun birisine savunma sanayiinde kararlar ilk ne zaman alındı. İlk kamuoyundan gizli bakanlar kurulu ne zaman alındı. Vallahi bilmezler, samimi söylüyorum bilmezler. Savunma sanayii hepimizin iktidar muhalefet hepimizin üzerine titremesi gereken bir sanayi dalı. Damat İkitelli’de fabrikayı kurarken o fabrikaya ilk giden Genel Başkan benim. Rahmetli babasıyla oturup bir sabah kahvaltısı yapan benim. Ekibiyle buluşan, ekibiyle fotoğraf çektiren kişi benim. Karşılaştıkları zorlukları bana anlatılan, o zorlukların aşılması için çaba harcayan benim. Niye ben kapatayım savunma sanayini, niye yok edeyim savunma sanayini. Savunma sanayini Allah aşkına tank palet fabrikasını kime verdiler? Tank palet fabrikasının Katar ordusundan alınıp Türk ordusuna verilmesini savunan kim? Bunlar gerçekten akıllarını peynir ekmekle yemişler. Bir şey daha söyleyeyim, tarımla ilgili de söyleyeyim. Allah aşkına bunların Tarım Bakanı Fransa’ya gidip Fransa’da Fransa tarımına yaptığı katkılar nedeniyle madalya almadı mı? Bunu herkes biliyor mu? Herkes biliyor.
İlker Karagöz- Yurtdışında toprak arayışı üretim için. Tam hasat zamanı ithalat kartı.
Kemal Kılıçdaroğlu- Tabi. Bütün bunların hepsi meydandayken neresi yerli, neresi milli diye. Yerliliği ve milliliği savunan zaten biziz. Kendimiz üretmek zorundayız, kendimiz çalışmak zorundayız. Eğer kendimiz üretebilirsek bir değeri vardır bunun. Siz kendiniz üretmezseniz zaten bir değeri yoktur dışarıya muhtaç olursunuz.
İlker Karagöz- Efendim çiftçiden devam edelim mi o zaman. Birazdan ENAG Bağımsız Akademisyenler onlar enflasyon verilerini açıklayacak. Saatler 10’u gösterdiğinde TÜİK’in de enflasyon verilerini öğreneceğiz. Şimdi 15 Mayıs sabahında Sayıştay’a yönelik bir uyarınızdı o. Bir telefon ‘Ben Kemal geliyorum’ diyeceğim dediniz. Peki başka kimi arayacaksınız?
Kemal Kılıçdaroğlu- Bakın şimdi gerçekten Sayıştay’a gideceğim. Bakın, biz bir rapor hazırlattık. Uzmanlar geldiler bir rapor hazırladılar. Türkiye’nin 418 milyar dolar parasının iç edildiğini biliyoruz. Şimdi bizim bütçemizi parlamento kabul eder, arkasından bütçenin nerelere nasıl harcandığını denetleyen kurumda Sayıştay. Kimin adına denetler? TBMM adına denetler. O zaman TBMM adına denetim yapan kurumun bizim hassasiyetlerimizi dikkate alması lazım. Sadece bizim değil 85 milyonun hassasiyetini dikkate alması lazım, duyarlığını dikkate alması lazım. Çünkü yeni doğan çocuk vergi öder. Altına bez alırsınız vergi ödersiniz, emzik alırsınız vergi ödersiniz, su içirirsiniz vergi ödersiniz. O zaman bizim ödediğimiz vergiler nerelere harcandı, gerçekten yerli yerine harcandı mı? Bunu denetleyecek olan Sayıştay’dır. Sayıştay’ın raporlarını alacağız ve bakacağız 418 milyar dolar paranın nerelere nasıl iç edildiğini o raporlarda görmek istiyoruz biz ve o raporlarla bizim raporları karşılaştıracağız. Sayıştay’da son derece nitelikli çalışkan, ülkesini seven, vatanını seven son derece değerli denetim elemanları var. Biz bunları da gayet iyi biliyoruz.
İlker Karagöz- Bir yandan ehliyet liyakat vurgusu da yapıyorsunuz.
Kemal Kılıçdaroğlu- Kesinlikle evet var bunlar. Dolayısıyla o insanların raporlarının makaslanmasını istemiyoruz. Gerçekler yazılıyor ama iktidar rahatsız olduğu için raporların belli bölümleri makaslanıyor ve gizleniyor.
İlker Karagöz- Bu durumda siz kimin için gideceksiniz 14 Mayıs’ta Sayıştay’a?
Kemal Kılıçdaroğlu- 418 milyar doları önümüzdeki seçimlerden sonra hazırlanacak olan bütün raporlarda görmek istiyoruz. Her bir bakanlıkla, her bir kamu kurumuyla ilgili olarak bu rakamları görmek istiyoruz. Yolsuzluğun rakamlarını görmek istiyoruz. İlker Bey, 418 milyar dolar henüz doğmamış çocuklarımızın parasıdır. 418 milyar dolar 85 milyar vatandaşımızın parasıdır. Yani hem bugünümüz, hem geleceğimiz için 418 milyar dolar iç edildiyse, yok edildiyse, kul hakkı yendiyse onu ben takip etmek zorundayım. Ben takip etmezsem niye ben siyaset yapıyorum. Ama ben gidip tek tek bunları bulmayacağım, bu işin uzmanları bulacak. Eğer Sayıştay görevini yaparsa, var olan bütün yolsuzları ortaya koyarsa, bizim raporla uyum halindeyse biz sorunumuz yok gereğini yapacağız. Bedeli ne olursa olsun 418 milyar doları alacağız ve kendi kasamıza koyacağız, bu ülkenin kasasına koyacağız o parayı.
İlker Karagöz- TÜİK’e de bir telefon gidecek mi acaba ilerleyen günlerde eğer kazanırsanız? Altılı masa millet ittifakı kazanırsa?
Kemal Kılıçdaroğlu- Kazanırsak şöyle zaten, bütün bu kurumların başına liyakatli kişileri getireceğiz. Yani işinin ehli olanı getireceğiz, dürüst olanı, namuslu olanı getireceğiz. Talimatla iş yapanı değil, akılla iş yapanı, yasalara uygun olarak…
İlker Karagöz- Bunun çalışması tamam mı? Yani böyle bir bürokraside bir çalışmanız, bir hazırlığınız, işte Merkez Bankasında, TÜİK’te, diğer kurumlarda?
Kemal Kılıçdaroğlu- Şöyle kararlar aldık doğal olarak yani. Mesela durum ve hasar tespit komisyonu kuracağız. Yani altı lider iktidar olduğumuzda sonuçta önümüzde bir Türkiye gerçeği var. Rakamların doğru dürüst bilinmediği, büyük ölçüde kamuoyundan gizlendiği, varlık fonunun ne olduğu denetlenmeli. Gerçekler var. 128 milyar dolar malum Merkez Bankasına arka kapıdan satıldı, kimlere satıldı bunları bilmiyoruz tabi. Durum ve hasar tespit komisyonu düzgün, namuslu insanlar, bürokratlar görevlendirilecek. Bize gerçek bir Türkiye rakamı getirin diyeceğiz. Gelirimiz, giderimiz, yükümlülüğümüz nedir gerçek bir Türkiye rakamı getirin. Ve biz doğruları öğrendikten sonra ancak sağlıklı kararlar alabiliriz. Doğrular öğrenilmeden karar alamazsınız, veriler olmadan karar alamazsınız. Yani ben oturdum işte sabah kalktım şöyle bir karar alalım. Devlet öyle yönetilmez, devlet bilgiyle, birikimle yönetilir, devlet sağduyuyla yönetilir, devlet intikam duygusuyla yönetilmez. Devleti yönetecekseniz bir sefer adil olacaksınız, devletin kurumlarının liyakatli olmasına önem vereceksiniz. Bir şey daha ifade edeyim İlker Bey, devlette liyakat vardır, siyasette liyakat yoktur. Çünkü devletin temeli adalettir, adaleti sağlayan da liyakatli kişilerdir. Çünkü sonuçta adaleti dağıtacak olan devlette görev yapan o liyakatli kişilerdir. Adaleti kim sağlayacak? Mahkemede hakim sağlayacak. Ama ekonomide de adalet olması lazım. Biri yer biri bakar kıyamet ondan kopar diyoruz. Demek ki biri yiyorsa öbürünün de karnının doyması lazım. Buna da sosyal devlet diyoruz. Dolayısıyla adaletin toplumun her alanında olması lazım, yaygınlaşması lazım. Adalet kavramının bu çerçevede güçlenmesi lazım. Hedefimiz bu zaten bunu yapacağız.
İlker Karagöz- Siyasette liyakat olmuyor derken bir yandan da mecliste boş kalan AK Parti sıralarına bakarak mı söylüyorsunuz? Şuanda AK Parti sıraları yani milletvekilliği böyle bir şey mi? Mecliste bir çalışma, vatandaşın meselesi var, bunun çözülmesi gerekmez mi? Milletvekillerinin orada olması gerekmez mi neden yoklar?
Kemal Kılıçdaroğlu- Ne demişlerdi? Efendim tek adam rejimi çıkarsa parlamento çok daha güçlü olacak demişlerdi. Parlamentonun ne gücü var, ne gücü var bu parlamentonun? Gelmiyor milletvekili. AK Partilide gelmiyor yani gelip ne yapacak? El kaldırıp indiriyor o kadar. Çıkıp hükümetin yanlış bir şey yaptığını söylüyor mu yani tek bir cümle? Cesareti olamaz çünkü söylediği an üstü çizilecek bir daha milletvekili olmayacak. Hatayı görmüyor mu? Hatayı görüyor. Yanlışı görmüyor mu? Yanlışı görüyor.
İlker Bey, bakın bizi dinleyen vatandaşlarıma gerçekten seslenmek isterim. Bu parlamento tasarruf mevduatı sigorta fonunda yapılan yolsuzlukların, alınan rüşvetlerin soruşturulması ve kovuşturulması olmaz diye kanun çıkardı. Kimse inanmaz ama bunu bütçe konuşmasında da söyledim. Tasarruf mevduatı sigorta fonu Nurettin Canikli’yle ilişki kurulduktan sonra oradaki yolsuzluklar, oradaki hırsızlıklar, oradaki rüşvetler ne savcı tarafından soruşturulabilir, ne de mahkeme tarafından soruşturulabilir. Kanun çıktı böyle. Bana söyler misiniz dünya tarihinde rüşvetin soruşturulamayacağına dair, hırsızlığın soruşturulamayacağına dair bir kanun çıkar mı? Şimdi ben gerçekten vatandaşlarıma seslenmek isterim bütün vatandaşlarıma. AK Partiye oy veren kardeşlerime de seslenmek isterim. Kardeşim, siz rüşvete rüşvet soruşturulmasın, haksızlık soruşturulmasın, yolsuzluklar soruşturulmasın diye parlamentodan kanun çıkaran bir siyasi partiye iradeye nasıl oyu veriyorsunuz? Bunu mecliste AK Parti sıralarına dönerek söyledim bana inanmıyorsanız kanun numaralarını verdim ve dedim ki, siz hala gelip oy verip vermeme konusunda irade beyan edecekseniz evinizde ilkokula giden çocuğa sorun o çocuğun vicdanı vardır. O çocuk der ki, bu olmaz. Bu kadar olmaz der. Yaptılar bunu. Soygun düzeni var. Açık ve net söylüyorum tam bir soygun düzeni var. 418 milyar dedik biz bulduk ama belki çok daha fazla. Siz rüşvet soruşturulmayacaktır diye kanun çıkarırsanız… Kanun için Anayasa Mahkemesine gittik, buradan da Anayasa Mahkemesine çağrı yapıyorum. Anayasa Mahkemesi Başkanı yeni seçildi Sayın Başkanı da yürekten…
İlker Karagöz- Belki bu konuda da bir değerlendirme yaparsınız.
Kemal Kılıçdaroğlu- Sayın Başkanı da yürekten kutlayalım.
İlker Karagöz- Rakibi de çok hızlı yükseldi bu arada. Yani hukuk camiası da takip edemedi o hızlı yükselişi.
Kemal Kılıçdaroğlu- Rakip dediğiniz kim İlker Bey?
İlker Karagöz- İrfan Fidan.
Kemal Kılıçdaroğlu- İrfan Fidan biliyorum. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı yaptı değil mi? Yaptı. Kimin talimatlarını yaptı? Erdoğan’ın talimatlarını yaptı. Yargıtay’da bir kararın altına imza atmadan Yargıtay’dan yıldırım hızıyla Anayasa Mahkemesine çıktı. Bu olmaz. Bu yargıyı zedeler. Ayıp olan ne? Onun yaptığı ayıp değil. Çünkü o zaten bütün duvarları yıkmış vaziyette. Ben diyor bir kişiye bağlıyım diyor o ne derse onu yaparım benim için hukuk, adalet falan filan yok. Beni asıl yaralayan Yargıtay’ın o kişiyi seçmiş olması. Sorun orada. 100 küsur yıllık bir kurum, bir Yargıtay. Gelenekleri, örfü, adeti olması gereken, özel kültürü olması gereken bir kurum bir talimatla alıyor bir kişiyi Yargıtay’da bir kararın altına imza atmadan ki orada bir çok saygıdeğer yargıç varken onlardan birisini değil de bu Beyefendiyi Anayasa Mahkemesine atıyorlar. Niye atıyorlar? Kendi geleceğini kurtarmak için mi, kendi talimatlarını yerine getirecek hakim bulmak için mi?
İlker Karagöz- Sizce?
Kemal Kılıçdaroğlu- İkisi de var. Yargı kirlenirse ve yargı görevini yapmazsa devlet organize suç örgütüne dönüşebilir. Bir daha ifade edeyim. Eğer yargıyı kirletirseniz, adaleti dağıtmazsanız, güce sahip olan bir kişi her şeyi yaparsa, her dilediğini yaparsa devlet organize suç örgütüne dönüşmüş olabilir. Türkiye’nin geldiği noktalardan birisi de budur.
İlker Karagöz- Bu yüzden dikkat çektiğiniz konular ve düzeltilmesi gereken pek çok konular olduğunu söylüyorsunuz.
Kemal Kılıçdaroğlu- Ortak Mutabakat Metninin özü budur. Devlette adaleti sağlamak, ahlakı sağlamak. Artık yeter ya, bu kadar da olmaz yani. Gerçekten yeter yani. Gerçekten bu kadar bürokrasinin yargı bürokrasisi de dahil bu kadar çürüdüğünü bizim tarihimizde hiç görmemiştik. Böyle bir şey olmaz. İnsanda bir vicdan olur. Ben o zatın yemin törenine de katılmadım. O kişinin yemin törenine katılmak bile başlı başına bir ayıptır. Talimatla oraya geleceksin, yıldırım hızıyla bu kez de Anayasa Mahkemesinin Başkanı olacaksın. Akıl var, mantık var, bir ahlak var, bir erdem var, bir bilgi var. Bunların tamamı yerle bir ediliyor ve Beyefendi birisinin talimatıyla efendim beni Sayın Cumhurbaşkanı destekliyor beni seçmek zorundasınız. Neyse ki namuslu insanlar var, düzgün insanlar var, ahlaklı insanlar var. Yani en azından Anayasa Mahkemesini de daha fazla kirletmeyelim deyip başkanı seçtiler. Seçen kişilere, oy veren kişilere gerçekten yürekten teşekkür ederim. Çoğunu da tanımam. Başkanı sadece törenlerde görürüm o kadar. Ama bir kurum varsa, o kurumun gelenekleri varsa ve o kurumun gelenekleri adalet üzerine inşa edilecekse adaleti korumak herkesin görevidir, görevi olmak zorundadır yani.
İlker Karagöz- Aday konusuna sonra geçmek istiyorum. Buradan devam edelim. Anayasa çalışması tamamlandı. Ortak Mutabakat Metni tamamlandı.
Kemal Kılıçdaroğlu- Meclis içtüzüğü çalışması tamamlandı.
İlker Karagöz- İçtüzük çalışması da tamamlandı. 13 Şubat tarihinde biz artık belki siz liderler olarak adayı belirleyeceksiniz ama lansmanını, tanıtımını birkaç gün sonra yapabilirsiniz.
Kemal Kılıçdaroğlu- Şimdi meclis içtüzüğünde önemli bir düzenleme yapmayı taahhüt ettik. O kesin hesap komisyonu kuracağız. Şimdi bir plan bütçe komisyonu var, birde mecliste bugüne kadar hiç olmayan, cumhuriyet tarihinde de hiç olmayan bir kesin hesap komisyonu kuracağız. Kesin hesap komisyonu şu, bütçe parlamentoya geldiğinde onun yanında ikinci bir kanun teklifi daha var o da kesin hesap kanunu. Yani daha önce çıkan bütçenin paralarının nerelere harcandığını gösteren kanun. O hiç tartışılmaz. Herkes bütçeyi tartışır. Şimdi biz diyoruz ki, bütçeyi tartışalım o gelecek. Ama birde geçen yıl kabul ettiğimiz bütçe ne oldu, paralar nerelere harcandı, doğru mu harcandı, yanlış mı harcandı bu tartışılmıyor. Onun tartışılması için ayrı bir komisyon kuruyoruz kesin hesap komisyonu. Ve o komisyonun başkanlığına ana muhalefet partisinden bir kişi seçilecek. Biz iktidar olarak gidip onurla, gururla, şerefle ona hesap vereceğiz. Evet diyeceğiz parayı harcadık, şuraya harcadık. İhaleyi yaptık evet şöyle yaptık diye her kuruşun hesabını vereceğiz. Bu ne demektir biliyor musunuz? Yolsuzlukların tarihe gömülmesi demektir. Bu kadar güzel, bu kadar gerçekten akıllı ve ülkenin geleceğini düşünen kararlar alıyoruz. Mutabakat metnimizde bu da var.
İlker Karagöz- Hesap uzmanı olarak hem şeffaflığa vurgu yapıyorsunuz, bir yandan da nerede bu para 418 milyar dolar bunun da takibini bırakmayacağınızı söylüyorsunuz.
Kemal Kılıçdaroğlu- Bırakmayacağız evet.
İlker Karagöz- Şimdi tamam o zaman ben bu mutabakat metnini biraz daha geriye bırakıyım. Dünkü bir tartışmaya geri dönmek istiyorum efendim. İşte kamu özel işbirliği ile yapılan hastaneler, yollar bunlar satılacak diye bir açıklama, değerlendirme. Tank palet fabrikası satılacak diye yanıtlar. Gerçi Grup Başkanvekiliniz Özgür Özel yanıt verdi bunlara ama ne söylersiniz?
Kemal Kılıçdaroğlu- Tank palet fabrikasını bunlar sattılar. Biz satmadık ki bunlar sattılar. Biz satılan tank palet fabrikasını geri alıp eskiden olduğu gibi orduya teslim edeceğiz yani. Tank 2018’de yapılacaktı değil mi söz vermişlerdi. İlk milli tankımız 2018. Buyurun, 2019, 2020, 2021, 2022, 2023 nerede bu tank? Yok. Oysa yapılacaktı bu tank. Bakın, tank palette 5 model tank üretildi. Yeni 5 model tank üretildi, Ankara’ya getirildi. Bu 5 model tank Ankara’da deneme atışları yapıldı tamamı başarılıydı. Tankı kimler yaptı? Tank palet yaptı, Aselsan işin içindeydi, Havelsan işin içindeydi, Makine Kimya Endüstrisi o büyük Obüs’ün atış kısmını yani namlu kısmını onlar yaptılar, denemeler yapıldı, her şey başarılı. Seri üretime geçirilecekti, engel oldular, Katarlıları devreye koydular ve ordunun elinden aldılar bunu. Bu vatana ihanettir. Keşke bununla ilgili bir dava açılsa keşke ve ben bütün o belgelerin tamamını hakimin önüne… Onlar çünkü belgeleri gizliyorlar. Hatırlar mısınız tank paletle ilgili kararnameyi açıklamıştım, ikinci kararnameyi gizlediler, açıklamadılar. O kararnameyi de ben açıkladım. Çünkü bu ülkede vatansever namuslu bürokratlar var, yapılan hatayı görüyorlar. Tank üreten Türkiye tank üretemez noktaya getirildi. Sorun da zaten burada. Savunma sanayii diyorlar. Bunların savunma sanayinin S’sinden bile haberleri yok. Savunma sanayi farklı bir şeydir. Siz Aselsan’da çalışan çok sayıda nitelikli personel nereye gitti?
İlker Karagöz- Yurtdışında.
Kemal Kılıçdaroğlu- Hani savunma sanayiydi, hani burada nitelikli insanlar vardı ve bu nitelikli insanlar nasıl gidiyor oraya hiç bunun hesabını yaptılar mı, bu konuda kamuoyuna bilgi verdiler mi? En nitelikli, en değerli insanlarımız yurt dışına gitti. Bunlar gönderiler.
İlker Karagöz- Onların geri gelmesi içinde mutabakatta bir çalışmanız var.
Kemal Kılıçdaroğlu- Var yapacağız. Onların tamamı ülkelerine gelecekler, çalışacaklar, biz tankta üreteceğiz, İHA’ları da üreteceğiz, SİHA’ları da üreteceğiz. Hiç kimse endişe etmesin bu konuda. Biz gerçek anlamda vatanseveriz, birilerinin talimatıyla iş yapan bir anlayış bizim kitabımızda yoktur. Hele hele şunu da ifade edeyim İlker Bey, zaten biz Kuvayı Milliyeciyiz yani biz o gelenekten geliyoruz. 100 yıllık bir Kuvayı Milliye geleneği var bizde. Dokularımızda var, genlerimizde var. Birilerine gidip diz çökmek, kapı kapı dolaşıp para dilenmek yoktu böyle bir şey. Bizim tarihimizde yoktu. Şimdi dolaşıyorlar bana para verebilir misin, bana swap açabilir misin, ne olursun, yalvar yakar vs. falan. Ne? Koltuğumu koruyum diye. Lanet olsun eğer dilenci koltuğuna dönecekse lanet olsun o koltuğa. Türkiye Cumhuriyeti Devletini temsil edecek koltuk kimseye el avuç açmaz ve o koltukta oturan kimseye el avuç açmaz. Onuruyla, gururuyla yapar.
Bakın, cumhuriyet kurulduğunda her şey yapıldı. Fabrikalar, demiryolları, limanlar, uçaklar… 1940’lı yıllarda Türkiye dünyaya uçak ihraç eden 5 ülkeden birisiydi. Uçaklar, demiryolları hepsi yapıldı yollar vs. falan. Ve Osmanlı’nın borcu da son kuruşuna kadar ödendi. Kimseye gidip el avuç açılmadı, yalvarıp yakarılmadı. Bakıldığı zaman ne çıkıyor ortaya? Gerçekten vatanseverseniz Türkiye çok zengin bir ülkedir, Türkiye’nin kaynakları var. O kaynakları ekonomiye harcarsanız, insan için harcarsanız, bilim için harcarsanız, teknoloji için harcarsanız çok ama çok hızla Türkiye’yi büyütürsünüz. O nedenle mutabakat metninde 5 yıl içerisinde iki katına çıkaracağız diyoruz kişi başına düşen geliri.
İlker Karagöz- 2 yıl içinde enflasyonun tek haneye düşürülmesi?
Kemal Kılıçdaroğlu- Düşüreceğiz.
İlker Karagöz- Çiftçi vaatler var, çalışan kesim için vaatler, esnaf için var. Bize inanılmaz sorularda geliyor. Bu arada arkadaşlarım da uyarıyor ENAG bağımsız akademisyenler onlar enflasyon verilerini açıkladılar, son dakika olarak da gelsin bende sizinle paylaşayım. ENAG’a göre yıllık enflasyon yüzde 121.62. Aylık enflasyonda yüzde 9.26. Yüzde 121’lik bir yıllık enflasyon, aylık enflasyon yüzde 9.26. Şimdi rakamlar, etiketler sabitlenmemiş miydi nasıl oldu bu yükseliş? Mantıklı bir nedeni de yok diyor bu arada Nurettin Nebati. Aslında artmaması lazım diyor.
Kemal Kılıçdaroğlu- Ona göre artmaması lazım. Sarayda mesela hiç artmıyor. Sarayda her şey var. Şimdi para da ödemiyorlar zaten. Bugün Sözcü gazetesinin manşeti var, Erzurum’da insanlar eksi bilmem kaç derecede et kuyruğundalar. İlker Bey, Erzurum, Kars, Iğdır, Elazığ, Tunceli o havza özel ekonomi bölgesi ilan edilecek biz onu söyledik. Burası canlı hayvan, et ürünleri konusunda Ortadoğu’nun ve Kafkasların en büyük merkezi olacak burası. 25 milyar dolarlık bir talep var Ortadoğu’da ve Kafkaslarda bunun 5 milyar dolarını bile yapsanız olağanüstü bir gelir elde ediyorsunuz. Ama et üretiminde bereketli bir coğrafya insanların eksi bilmem kaç derecede gidip et kuyruğuna girmesine eğer yol açıyorsa bugünkü oluşan siyasal ortam ve o insanı o ete mahkum ediyorsa bir sorunumuz var demektir. Erzurumlu kardeşimde bunu düşünsün. Bugüne kadar hep AK Partiye oy verdiler. Bir daha vermesinler. Yeter desinler onlarda. Dadaşlardan bunu bekleme hakkım var onu da ifade edeyim.
İlker Karagöz- Tarım Bakanından duyduğunuzda muhalefeti biz millileştiremedik yerlileştiremedik oluyor ama insanlarda eksi 5 derecede o soğukta, Ankara’da da öyle. Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı insanlar daha uygun fiyattan et alabilsinler diye böyle bir çalışma içinde. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı 29 liraya 4 kap yemek verebilmek için bir çalışma içinde. Yerel yönetimler devreye giriyor. Sonra çocuklara bir kahvaltı verelim dediğinde İYİ Partili Belediye Demre Belediyesi hayır denildi. Nasıl çıkacak insanlar bu işin içinden? Her şey çok pahalı.
Kemal Kılıçdaroğlu- İktidarı değiştirerek. Bunlar yapamazlar artık görüldü yani, yapamıyorlar yani. Türkiye yönetilmiyor aslında savruluyor Türkiye. Hangi bakan ne yapıyor Allah aşkına, ne yapıyor bakanlar, ne yapıyorlar yani.
İlker Karagöz- Okuyum efendim. Sabah gazetesinde var Sayın Bakanlar ne yapıyor hemen gazeteleri buluyum. Sabah gazetesinin manşeti orada bakanların Türkiye yüzyılına her alanda hazırız diyen bakanlar. Hazine ve Maliye Bakanı Nurettin Nebati ‘Türkiye yüzyılı milletimizin istikbal mücadelesidir’ diyor.
Kemal Kılıçdaroğlu- Et kuyruğu peki nedir? Et kuyruğu nedir eksi 8 – 9 derecede et kuyruğu nedir? O mudur istikbal? Yani vatandaşa verdiğiniz istikbal eksi 9 – 10 derecede gel et kuyruğuna gir sana bu istikbali sağladım diyor. Gerçek bu mu? Bu. Fotoğraf bu mu? Bu. Hayatın gerçeğini görmüyor mu? Görmüyor o. Ama hayatın gerçeğini o et kuyruğuna giren görüyor. Beslenme çantasına ekmek koyamayacak anneler var. Hayatın gerçeği mi bu? Evet gerçeği bu. Gerçek görülüyor mu? Gerçek görülmüyor. Sabah gazetesi, biz onlara havuz medyası diyoruz malum yani. Zaten aksini yazma şansları yok onların. Havuz medyası kamu kurumlarının verdikleri ilanlarla, paralarla besleniyorlar. Devletten aldıkları büyük ihalelerle besleniyorlar biliyoruz. Zaten bunların tirajları da göstermelik gerçek tirajları değil. Oradan da basın ilan kurumu aracılığıyla devleti soyuyorlar. Söyledim gerçek tirajları çıkarın ortaya. Bir uluslararası denetim kuruluşu gelsin veya Türkiye’de bir sürü namuslu denetim kuruluşları gelsinler gazetelerin tirajlarına baksınlar kaç tirajları diye. Ona göre basın ilan kurumundan para alsınlar. 300 bin diyor, 200 bin diyor. Nerede 300 bin, nerede 200 bin?
İlker Karagöz- Efendim böyle bir durum varsa o zaman o kurumlarda çalışanların belki promosyon haklarını da verirler kamudan bu kadar para akıyorsa. Çünkü biz arkadaşlarımızla konuşuyoruz, bu kurumlarda promosyonların ödenmediğini de…
Kemal Kılıçdaroğlu- Ödenmediğini de biliyoruz. Bizde biliyoruz ama tabi çalışanlara bir şey deme hakkımız yok. Sonunda ekmek parası.
İlker Karagöz- Yok çalışanlar lehine söyledim efendim ben promosyonları ödenir diye. Tarım Bakanı son 20 yılda güçlü bir yol aldık diyor. Bizim yaptıklarımıza altılı masanın hayalleri erişemez. Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank, enerjinin yeni küresel ticaret merkezi olacağız. Ulaştırma Bakanı, hız kesmeden yatırımlarla altyapımız daha da güçlenecek. Bu arada altılı masanın, millet ittifakının daha da yaygınlaşan bir demiryolu ağı, hızlı tren ağı çalışması da var hatırlatmış olayım. Türkiye yüzyılı muhteşem şehirlerle taçlanacak Çevre Bakanının açıklaması. Muhteşem şehirlerimizde olacak diyor cumhur ittifakı, AK Parti.
Kemal Kılıçdaroğlu- Anadolu’nun içini boşalttılar. Gitsinler Kayseri’de sanayiciyle konuşsunlar, gitsinler Sivas’ta konuşsunlar, Sanayi Ticaret Odası Başkanlarıyla konuşsunlar. Gitsinler diğer illere baksınlar neyin ne olduğunu görsünler. Vatandaşın halini görsünler.
İlker Bey, vatandaşın evine AK Partililer giremiyor. Kapısını çalıp bir şey söyleyemiyor. Onun yerine devletin memurlarını görevlendirdiler memurlar gidiyorlar Erdoğan’ın mesajını vermek için. AK Parti Genel Başkanının mesajını devletin memurları üzerinden yapıyorlar. Çünkü öbürlerini kabul etmiyorlar kapıları yüzlerine çarpacak diye. Bu gerçek artık hepimizin bildiği bir gerçek. O nedenle ekonomide bu kadar parlaksa kardeşim bu enflasyon nedir? Ekonomi bu kadar parlaksa bu kadar işsizlik nedir Allah aşkına? Bu kadar parlaksa, bu kadar yolsuzluklar nedir? Bu beşli çeteler nedir? Bu beşli çeteleri besleyenler kim? Bunlara kamu ihalelerini ihalesiz veren kim?
İlker Karagöz- Hala size ulaşmaya çalışanlar var mı efendim?
Kemal Kılıçdaroğlu- Şimdilik kesildi.
İlker Karagöz- Kesinlikle gelmeyin, uğramayın, kapımızı çalmayın dedikten sonra?
Kemal Kılıçdaroğlu- Evet. Tabi kesildi.
İlker Karagöz- Peki efendim, tüm bunlar böyle olmasın diye bir yola çıktınız. O zaman geri gelelim mutabakat metnine, adaylık meselesini biraz daha ilerideki dakikalara bırakıyım. Şimdi sizin adayınız seçilirse 13. Cumhurbaşkanı bizim adayımız olacak diyorsunuz, altılı masanın adayı olacak diyorsunuz. Şimdi nasıl çalışacak masa? Masanın liderleri nasıl çalışacak, o kampanya süreci nasıl olacak biraz anlatır mısınız bize?
Kemal Kılıçdaroğlu- İlker Bey, şimdi şimdi nasıl çalışıyorsak gene öyle çalışacağız.
İlker Karagöz- Yüksek İstişare Kurulu gibi bir kurum halinde mi, milletvekili olacaklar mı mesela?
Kemal Kılıçdaroğlu- Tabi nasıl çalışacaksak, bugüne kadar nasıl çalıştık? Planlı çalıştık, programlı çalıştık, sadece liderler değil her liderin kendi ekipleri vardı onlar çalıştı. Oralara bağlı olan akademik dünyadan katkı verenler oldu, iş dünyasından katkı verenler oldu ve dolayısıyla her bir parti ayrı ayrı çalıştı. Sonra bunlar bir araya geldiler ve ortak metinler oluşturdular, ortak hedefler oluşturdular ve dolayısıyla biz gene aynı şekilde çalışacağız, gene beraber çalışacağız, gene birlikte çalışacağız, gene istişareyle çalışacağız. Adı divan mı olur, adı istişare kurulu mu olur ne olursa olsun adı hiç önemli değil ki. Önemli olan şu, devlet bir kişiye teslim edilmeyecek. Beraber ve birlikte. Sorun mu var oturacağız konuşacağız. Tabi devletin işi sadece altı lider yapacak anlamında değil. Altı lider işin felsefesini, işin stratejisini, işin siyasetini oluşturacak. Altta liyakatli kadrolar gereğini yapacak. Yani biz gidip de şunun altına ben imza atıyım değil, yani bunların yaptığı gibi efendim Sayın Cumhurbaşkanı gönderdi, onun talimatıyla yangın söndürmeye geldik. Talimat vermese yangın bile söndürmeyecek. Herkes görevini yapacak herkes. Biz hedef koyacağız. İşsizliği nasıl azaltırız, bu ülkeye temiz parayı nasıl getiririz, bu ülkede teknolojiyi nasıl büyütürüz, bu ülkede yapay zeka konusundaki çalışmalar üniversitelerin bu konuda yaptığı çalışmaları nasıl teşvik edebiliriz.
İlker Karagöz- Kimsenin oy oranına bakmadan olacak bir istişare?
Kemal Kılıçdaroğlu- Elbette. Bu işin oyu yoktur ve bu işin partisi yoktur. Bir daha söyleyeyim, Türkiye öyle bir noktada ki bu işin partisi yoktur. Sorun Türkiye’dir, Türkiye’yi düzlüğe çıkarmaktır. Çürüyen bir yapıyı bütün kurumlarıyla beraber yeniden inşa etmektir. Ahlak üzerine, adalet üzerine inşa etmektir. Bu iş parti meselesi olmaktan çoktan çıktı zaten. Hangi parti meselesi. Memleket elden gitmiş biz hala A partisi, B partisi diye tartışacak mıyız? Hayır tartışmıyoruz. Tam tersine bu mutabakat metninde oturduk Türkiye’yi ayağa nasıl kaldıracağız, nasıl büyüteceğiz Türkiye’yi, işsizliği nasıl bitireceğiz, altı ayda bu memlekette insanlara nasıl nefes aldıracağız, 2 yıl içerisinde enflasyonu nasıl tek haneye indireceğiz, hangi politikalarla yapacağız bunu, devlette atamaları nasıl yapacağız, liyakatli kadrolar nasıl olacak? Bunların tamamı üzerinde çalışıyoruz.
Bakın İlker Bey, Allah nasip eder iktidar olduğumuzda vatandaşımız şunu görecek. Yolsuzluklarla nasıl mücadele ettiğimizi görecek, vatandaşımız şunu görecek, verdiği her kuruş verginin bu memleketin çıkarı için nasıl harcandığını görecek. Vatandaşımız şunu görecek, yatırımların nasıl yapıldığını, Anadolu’nun nasıl şaha kalktığını görecek. Çalışmayan Sivas’taki demir-çelik fabrikasının nasıl çalıştığını görecek. Orada istihdamın nasıl yaratıldığını görecek. Bir 20 yıldır tek yolcu gemisi bile yok denizde. Allah rızası için bir tane yolcu gemisi yok. Yok yani. Üç tarafı deniz ya akıl yok ya. Çünkü hep malı götürme üzerine düşünceleri hep devleti nasıl soyacağız. Etrafta böyle bir yapı var. İki Türkiye var onu da söyleyeyim. Bir gerçekten ezilen, gerçekten işsiz olan, gerçekten sesi çıkmayan, gerçekten bir şey söylediği zaman yakalanıp hapse atılanların Türkiye’si, işsizlerin Türkiye’si, fakir fukaranın Türkiye’si. Bir de yukarıda bir Türkiye var. Bir eli yağda, bir eli balda, devleti sömüren alt gelir gruplarının hak ettiği gelirleri yukarıya transfer ettiren bir düzen var. İki Türkiye var. Yukarıdaki Türkiye’nin keyfi yerinde. Her şey var, ne isterlerse var orada. Para var, pul var, uçaklar var, her şey var. Beslenme var. Yurtdışında, yurtiçinde milyar dolarları var. New York’ta gökdelenleri var, çiftlikleri var, lüks villaları var bunların Londra’da vs. pek çok yerde. Peki Erzurum’daki vatandaşın nesi var, Kars’taki vatandaşın nesi var, Kayseri’deki vatandaşın nesi var? İşsizlik. Onların kitabında işsizlik yok. Çalışmıyorlar çünkü, avantadan para kazanıyorlar. Ama öbür tarafta acaba asgari ücretle iş bulabilir miyim kayıt dışı da olsa asgari ücretle iş bulabilir miyim diye iş arayan milyonlar var. Üniversiteyi bitirdiği halde işsiz gezen milyonlar var.
İlker Karagöz- Onlara da iş beğenmiyor deniliyor.
Kemal Kılıçdaroğlu- Hayır iş beğenmiyor değil. Ben eğitim gördüysem gördüğüm eğitime uygun iş isterim tabi bu benim hakkım değil mi? Bu benim hakkım. Yani ben mühendissem, ne mühendisiysem inşaat veya ziraat mühendisi şimdi nerede iş bulacak bu? Hala üniversitede sosyoloji bölümünden mezun olup temizlik yapanlarda var, evlere temizliğe gidenler var.
İlker Karagöz- Atanmayan bir öğretmenimiz inşaatta vefat etti efendim.
Kemal Kılıçdaroğlu- Evet. Bütün bunlar bilindiği halde bu havuz medyası tam tersine güllük gülistanlık bir Türkiye tablosu çiziyorlar sürekli olarak şöyledir, böyledir vs. falan. Oysa siyasetçinin ülkenin sorunlarına kilitlenmesi lazım. Bir kişi açsa şöyle düşünmeli, bu ülkede bir kişi açsa 85 milyonumuz açtır demesi lazım. Bir kişi karanlıkta kalıyorsa 85 milyon karanlıkta kalıyor demektir. Bir kişinin suyu kesildiyse 85 milyonun suyu kesildi demektir. Siz kendi vatandaşlarınız arasında ayrım yapamazsınız. Ayrım yaptığınız andan itibaren Türkiye böyle ikili bir yapıya dönüşür.
İlker Karagöz- Efendim şimdi kısacık hemen bir hatırlatmış olayım. Mesela artık mesele parti meselesi değil memleket meselesi diyorsunuz. Bu durumda adayın bir parti rozeti takmaması mı gerekir? Ki, sizde bu arada uzun süredir parti rozeti takmıyorsunuz.
Kemal Kılıçdaroğlu- Evet. Şöyle ifade edeyim, içinde bulunduğumuz ortam az öncede ifade ettim bir parti sorunu olmaktan çoktan çıkmış. Partilerin, bizim sorunumuz. Altı lider evet Türkiye’nin bu sorunları var ve biz bunu çözmek zorundayız. Bir araya geliyoruz, oturuyoruz, konuşuyoruz, tartışıyoruz. Planlı programlı, neyi ne zaman düşünecek, neyi ne zaman kararlaştıracağız bunlar üzerinde oturuyoruz, çalışıyoruz, ekiplerimiz çalışıyor. Dolayısıyla olayı bir parti olayı şeklinde tanımlarsanız bu iş yürümez. Olay bir parti olayı olmaktan çoktan çıkmış. Olay bir Türkiye olayıdır ve biz, Türkiye’yi ayağa kaldırmak için zaten yola çıktık. Birlikte yola çıktık, beraberiz. Bir yuvarlak masanın etrafındayız.
İlker Karagöz- Yani rozetin Türkiye rozeti olması gerekiyor?
Kemal Kılıçdaroğlu- Rozet tabi Türkiye rozeti. Yani sonuçta Türkiye’ye hizmet ediyoruz. İkinci yüzyıla çağrı beyannamesi. Geçen yüzyıl değil, geçen yüzyılın pek çok sorunu oldu onlar geçen yüzyılda kaldılar. Biz ikinci yüzyılı inşa etmek istiyoruz. Türkiye’nin ikinci yüzyılı görkemli bir yüzyıl olmalı. Türkiye bölgesinde de, dünyada da saygınlığı olan bir ülke olabilmeli. Bizim istediğimiz bu. Şimdi vatan, millet Sakarya diyorlar. Vatan millet Sakarya diyorsun da kardeşim sana aptal diyen adama ses bile çıkarmadın. Türkiye’nin itibarı bu kadar ayaklar altına alındı. Böyle bir şey asla olamaz. Olmamıştır bizim tarihimizde. Bu oldu. Oldu yani.
İlker Karagöz- Efendim EYT konusu başlığıyla devam edelim istiyorum. Şimdi bir söz, bir müjde verildi, Aralık denildi Ocak oldu, Ocak denildi Şubat oldu. Mart şimdi Şubat’tan daha iyi olacak deniliyor. Açıklamalar bu şekilde. 7 Şubat tarihinde komisyondan çıktı genel kurula gelecek. Ama şimdi de bir prim karşısına çıktı EYT’lilerin. Ne dersiniz, sizin savunduğunuz, sizin anlattığınız neydi, karşılaştığı nedir?
Kemal Kılıçdaroğlu- Önce şunu ifade edeyim, EYT’lilerin taleplerini gittiğimiz her yerde dillendirdik ve bu taleplerin yerine getirilmesi gerekir diye söyledik. Erdoğan çıktı, ‘Hayır dedi, ben bunu yapmayacağım. Benim siyasi hayatıma da mal olsa ben bunu yapmayacağım’ diye. O, sorunu bilmiyor. Ben sorunu biliyorum.
İlker Karagöz- Sorun nedir efendim?
Kemal Kılıçdaroğlu- Sorun, bu insanların haklarının büyük ölçüde ellerinden alınmaları. O hakların teslim edilmesi lazım. Siz bir yasal düzenleme yapabilirsiniz ama o yasal düzenlemenin adil olması lazım. O çerçevede talep ettiler, talepleri var, borçlanmak isteyenler var. Geçmişte mesela staj mağdurları var.
İlker Karagöz- Onlarda kendilerini hatırlattılar sorar mısınız ne yapacaklar eğer kazanırlarsa diye.
Kemal Kılıçdaroğlu- Onlarda diyorlar ki, borçlanalım staj yaptığım dönemde zaten prim ödendi diyor, iş kazası, sağlık primi ödendi ben emeklilik primini de ödeyim benimde emeklilik hakkım olsun diye ifade ediyor. Tabi işverenler açısından sorun var kıdem tazminatının ödenmesi için. Onun içinde bir düşük faizli veya sıfır faizli kredi açılması lazım iş dünyasının rahatlatılması açısından da. Bazı eksiklikler var o eksiklikleri arkadaşlar çalışıyorlar komisyonlarda üzerinde duruyorlar. Eksikliklerin giderilmesi için arkadaşlarımız aynı zamanda EYT’lilerle onların derneği var onlarla da görüşüyorlar onları önergelerle gidermeye çalışacaklar.
İlker Karagöz- Yani bu haliyle çıksa bile 100 gün kaldı mı diyorsunuz eksiklikleri gidermek için kendi adınıza eğer kazanırsanız?
Kemal Kılıçdaroğlu- Evet.
İlker Karagöz- Staj mağdurları içinde böyle bir mesaj var.
Kemal Kılıçdaroğlu- Çözülmesi lazım. Onun içinde önerge vereceğiz staj mağdurları için.
İlker Karagöz- Bir günle 17 yıl böyle emeklilik mi olur diyenler var. Kademeli geçiş isteyenler var. Orayı da çalışıyorsunuz galiba?
Kemal Kılıçdaroğlu- Çalışıyoruz evet. Bu konuda iyi bir ekibimiz var. Aslında grupta iyi bir ekibimiz var onlar biliyorlar, bakıyorlar ediyorlar, alıyor teklifi bütün ayrıntılarına bakıyorlar. Sonra sorunu yaşayanlarla konuşuyorlar yani EYT’lilerle onların dernekleriyle konuşuyorlar. Dolayısıyla o çerçevede önerileri verecekler.
İlker Karagöz- Peki efendim şimdi sizin 7 Haziran vaadinizdi emeklilere iki ikramiye bayram öncesinde. İzleyicilerimiz soruyor, ekonomi hızla toparlanırmının yanında emeklilere o ikramiyeler devam edecek mi?
Kemal Kılıçdaroğlu- Edecek, artarak devam edecek. Bin lira veriyorlar. Biz asgari ücret kadar bir ikramiye verilmesini istedik. Uzun ısrarlarımızdan sonra bin lirayı 1100 liraya çıkardılar. Sanki bu ülkede hiç enflasyon yok, ikramiye aynen durdu. Oysa o ikramiyenin normal olarak artması gerekiyor. En azından resmi enflasyon oranında bari artırın dedik yani. Diğerini artıramıyorsanız resmi enflasyon oranında artırın dedik. O da olmadı ama olacak tabii. Mesele şu; her ülkenin belli bir kaynağı var tabii kaynaklar sonsuz değil. Kaynağı kim için harcayacaksınız? Bunlar beşli çeteler için harcıyorlar. Bu beşli çete dediğim beş kişi değil tabii. Yani bu onların kod adı. Beşli çeteler için parayı vereceksiniz veya halk için vereceksiniz. Biz, halk için vermeye. Emekli için, işçi için, memur için, sanayici için, üreten için bunlar için vereceğiz yani. Para buralara akacak ki üretim olsun, üretim olacak ki refah yükselsin. Enflasyon olmayacak ki refahtaki artışı vatandaş hissedebilsin. Bunların hepsinin olması lazım.
İlker Karagöz- Efendim şimdi siz az önce enflasyon sanki bu ülkede enflasyon yokmuş gibi 100 lira artırdılar emekli ikramiyesini dediniz. ENAG’ın enflasyon verilerini ben bir kez daha izleyicilerimize hatırlatayım. Yıllık enflasyon yüzde 121.62, Ocak ayı enflasyonu yüzde 9.26. Sizce ne kadardır TÜİK’in açıkladığı efendim? 64’ün altında mıdır, üstünde midir?
Kemal Kılıçdaroğlu- Doğrusunu isterseniz bilmiyorum. TÜİK zaten yukarıdan gelen talimata göre karar verecektir. O da herhalde birazdan kararını verecektir.
İlker Karagöz- Yüzde 57,68’lik bir enflasyon açıkladı TÜİK. Aylık enflasyonda yine ekranlara yansıtalım. Bir tarafta yüzde 121.62 enflasyon, diğer tarafta yüzde 57.68 enflasyon. İTO’nun verisi paralel seyrederdi artık TÜİK’ten bayağı bir ayrıştı ölçüsü olarak da değerlendiremiyoruz. Ne dersiniz efendim bu yüzde 57.68’lik enflasyona?
Kemal Kılıçdaroğlu- İşçiye, memura, emekliye, dul ve yetime az para vereceksiniz demektir. Talimat geliyor, rakamları düşürün ki biz o düşük rakamlara göre onlara kaynak aktaralım; para verelim diyorlar. TÜİK’in görevi de bu. TÜİK bağımsız bir kurum değil. Dolayısıyla, alınan talimat üzerine enflasyon rakamlarını oluşturuyor. Benim TÜİK’in önüne gitme nedenim de buydu zaten. Arkadaş, siz görevinizi yapın. Bunlar hiç pazara mı çıkmıyorlar? Bunlar hayatı mı bilmiyorlar, görmüyorlar mı? Görmeleri lazım, bakmaları lazım, bilmeleri lazım ama talimat geliyor böyle yapacaksınız diye. Dediğim gibi bu işçinin, memurun, emeklinin, dul ve yetimin hakkını yemedir. O nedenle görevinizi yapın dedik. Başkan istifa etti şimdi yeni bir ekip geldi. Bunlar eski tas eski hamam devam ediyorlar. Liyakati sağlayacağız İlker Bey. Dürüst ve namuslu enflasyon neyse çıkıp onu açıklayacak neyse. Siyasi iktidar rahatsız olabilir. Zaten rahatsız olsun diye açıklayacak. Yani sen sağlıklı kararlar alamıyorsun. Devlet olarak ben bakıyorum enflasyon senin söylediğin ya da bana verdiğin talimat çerçevesinde enflasyon yüksek demesi lazım. Gerçek rakamlar budur demesi lazım. İşsizlikte gerçek rakamlar budur demesi lazım. O zaman devlet görevini yapmış olacak, bürokrasi görevini yapmış olacak.
İlker Karagöz- Sayıştay’ı uyarmıştınız, TÜİK’in daha önce önüne gittiniz. Randevu talep edilseydi biz kapımızı açardık diye bir yanıt verildi. Şimdi bir telefonda acaba var mıdır böyle telefon edeceklerinizin bir listesi?
Kemal Kılıçdaroğlu- Yo hayır, o liste duruma göre.
İlker Karagöz- Şimdi adaylık konusuna girelim mi? Yani nasıl belirlenecek kısmına geldik artık. 10 kaldı. Masada 13 Şubat tarihinde siz bir karar vereceksiniz liderler olarak. Bir taraftan tabi ki deniyor ki, dayatma olmasın, diğer tarafta herkesi kapsayacak bir lider olsun, bir cumhurbaşkanı adayı olsun. Siz diyorsunuz partili olmasın, rozeti olmasın, onun rozeti Türk bayrağı olacak. Çünkü artık mesele memleket meselesi bir partiler yarışı değil yaklaşımındasınız. Saadet Partisi lideri Temel Karamollaoğlu dün size geldi. Liderler trafiği de devam ediyor.
Kemal Kılıçdaroğlu- Ev sahipliği yapıyor Temel Bey.
İlker Karagöz- 13 Şubat’ta ev sahibi. Sayın Davutoğlu’yla görüştü. Sizden sonra Sayın Uysal’la da görüştü. Sizinle konuşması kulislere yansıdı. Gazeteci İsmail Saymaz o da yazdı bunu. Görünen köy demiyim de, ben liderlerle görüştüm şuana kadar görüştüğüm liderler arasında sizin isminize bir itiraz yok diye bir ifade kullandığı kulislerde yer aldı. Doğru mudur?
Kemal Kılıçdaroğlu- Şimdi şöyle İlker Bey, iki lider arasında yapılan görüşmenin kamuoyuna şöyle veya böyle yansıtılmasını asla doğru bulmam. İki lider elbette oturduk, elbette konuştuk. Zaten gündem konusunu belirleyecek olan da Temel Bey. Liderlerin görüşünü alacak olan da Temel Bey. Bu birinci turu. İkinci turu da büyük bir olasılıkla Temel Bey yapacak. Dolayısıyla ben liderler arasında yapılan görüşmenin kamuoyuna şöyle veya böyle yansıtılmasını asla doğru bulmam. Gayet güzel, samimi bir görüşme oldu diğer görüşmelerde olduğu gibi. Hem Türkiye’nin sorunlarını konuştuk; hem bizim ekonomi konusunda da, sosyal politikalar konusunda da açıkladığımız ortak mutabakat metninin kamuoyuna yansımaları konusunda da oturduk konuştuk. Gayet güzel görüşmelerimiz oldu. Dünya ekonomisini de konuştuk, dünyadaki siyasal gelişmeleri de konuştuk. Bu çerçevede konuştuk. Doğrusunu isterseniz altı lider bir araya gelecek mutabakat içerisinde elbette ki Cumhurbaşkanı adayımızı belirleyeceğiz. Burada dayatma, burada efendim şu olacak ya da bu olacak diye böyle bir şey yok. Her birimiz dediğim gibi partilerden bağımsız olarak, kendi partilerimizden bağımsız olarak Türkiye’yi düşünüyoruz. İktidar olacağız ve beraber çalışmayı düşünüyoruz. Aynı beraberliği şimdi muhalefette yapıyoruz, iktidarda da aynı beraberliği yapmak zorundayız. Var olan Türkiye’nin sorunlarını çözmek istiyoruz. Dolayısıyla kişi endeksli düşünmenin doğru olduğuna inanmıyorum. Şöyle; bizim temel hedefimiz, var olan sistemi değiştirmektir. Bu sistem Türkiye için bir beka sorunudur. Çünkü bir devlet bir kişiye teslim edilemez. Bir devletin bir kişiye teslim edildiği ortamda devlette çürüme başlar. Devlette bürokrasi çürür. Bürokrasinin çürümesi demek en azından sorunlara vakıf olmayan bir lider ülkenin sorunlarını çözemez. Biz bir araya geldik nasıl ekonomi konusunda, yargı konusunda, sağlık konusunda, tarım konusunda neleri düşündüğümüzü nasıl kamuoyuyla paylaştıysak lider konusunda da oturacağız kendi aramızda konuşacağız. Diyeceğiz ki, şu kişi cumhurbaşkanı adayımızdır ve dolayısıyla onu da hep beraber kamuoyuyla paylaşacağız.
İlker Karagöz- Yine kulislere yansıyan haliyle zaten Temel Karamollaoğlu’na da bir yanıt vermemişsiniz. Dolayısıyla şimdi ben devam edeyim bu adaylıkla ilgili biraz daha böyle acaba detaylı bilgi alabilir miyim diye biraz daha uğraşıyım efendim. Şimdi kulislerde şöyle bir bilgi, bir araştırmada dolaşıyormuş onu da paylaşmış olayım. Gazeteci Murat Yetkin’in de bugünkü yazısına yansıdı. CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a karşı aday olursa yüzde 58’le kazanacağı iddiası meclisin muhalif noktalarında konuşuluyor, tartışılıyor şeklinde. Ama siz rakamlara ne kadar takılıyorsunuz?
Kemal Kılıçdaroğlu- Şimdi şöyle, gerçekten de temel hedefimiz, ülkenin huzuru. Yani altı lider, bu memlekette artık huzur olsun. Kamplaşmadan bıktık artık. Beraber, birlikte bu memleketi bir ayağa kaldıralım. Toplum, bir nefes alsın. Bir rahat olsun toplum. Genci, yaşlısı, kadını, erkeği beraber en azından yani, birlikte yani. Bizim anayasamızın başlangıcında var ya tasada ve kıvançta beraber olmak. Tasada ve kıvançta beraber olan bir Türkiye’yi inşa etmek istiyoruz. Dolayısıyla ayrışmayı değil, kamplaşmayı değil, kutuplaşmayı değil, kavgayı değil, tam tersine beraber olmayı, birlikte olmayı, farklı düşüncelere saygı göstermeyi, farklı düşüncelerin değerli olduğunu, o düşüncelerden yararlanmayı, siyasete yeni bir kültür getirmek istiyoruz aslında, yeni bir kültür, yeni bir anlayış getirmek istiyoruz. Yeni bir kültür, yeni bir anlayış getirebilirsek Türkiye artık bir daha krizlere girmez. A iktidarı da, B iktidarı gelse de Türkiye artık krizlere girmemeli. İlker Bey, Belçika’da 2 – 2,5 yıl hükümet kurulmadı. Bir Allah’ın kulu çıkıp nerede bu hükümet mahvolduk diye bir cümlede kurmadı. Çünkü devletin aygıtı zaten çalışıyor. Vatandaş gidiyor işini hallediyor. Biz de böyle bir sistemi yeni bir sistemi inşa etme yani yola çıkış gerekçemizde bu. Devlet dediğiniz mekanizma saat gibi sürekli doğruları gösteren bir saat gibi çalışmalı. A partisi gelir iktidar olur, B partisi gelir iktidar olur ama hukuk, ama adalet, ama birliktelik, ama toplumun huzuru bunların korunması lazım. Bu çerçevede hareket ediyoruz. Yeni bir siyasi anlayışla.
İlker Karagöz- Efendim şimdi 13 Şubat’ta her parti bir isim mi getirecek? Mesela CHP, İYİ Parti, diğer partiler bir isim mi getirecek masaya? Nasıl bir toplantı olacak o?
Kemal Kılıçdaroğlu- Gündemi Temel Bey belirliyor. Her toplantıda gündemi ev sahibi olan Genel Başkan belirler. Ev sahibi olan Genel Başkan birinci turunu yapar liderler arasında, ön görüşmeleri yapar, sonra biraz daha olgunlaştırır, ikinci turunu yapar ve ikinci tur sonunda da bize toplantının gündemini verir ve biz o gündeme göre arkadaşlarımızla görüşürüz, tartışırız ve liderler toplantısına katılırız.
İlker Karagöz- Peki mesela Temel Bey masaya isim de getirebilir bu durumda.
Kemal Kılıçdaroğlu- Şimdi Temel Bey adına konuşmak benim açımdan doğru değil. Ben her liderin söylemine saygı duyan bir kişiyim. Her lider düşüncesini rahatlıkla ifade eder. Zaten altılı masanın varlık nedeni de o yani. Her birimiz düşüncelerimizi özgürce, rahat bir şekilde ifade ederiz, otururuz uygar bir şekilde konuşuruz ve sonunda bir karara varırız ve vardığımız kararı da kamuoyuyla paylaşırız.
İlker Karagöz- Altılı masanın adayının kazanmama ihtimali var mı?
Kemal Kılıçdaroğlu- Hayır.
İlker Karagöz- Her parti liderine sorduğum sorulardan bir tanesi bir diğerine geçiyim. Temel Bey gündemi belirleyecek. Belki de adaylıkla ilgili o gündem isimlerde gündeme gelebilir. Temel Bey masaya aday teklifi olarak CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nu getirirse sizin yanıtınız ne olur?
Kemal Kılıçdaroğlu- Şöyle, mutabakat olması lazım. Yani bir adayın gelmesi onun işte çıkması diye bir şey yok. Mutabakat olması lazım. Benim öteden beri üzerinde durduğum, diğer Genel Başkanların da üzerinde durduğu mutabakat olması lazım. Sizin az önce gösterdiğiniz neydi? Ortak mutabakat metni. Yani hepimizin üzerinde mutabık kaldığı bir şey. Burada da mutabakat olması lazım. Mutabakat olmadan bir karar almayı asla doğru bulmam. Zaten öyle bir karar çıkmaz.
İlker Karagöz- Bu soru geldiğinde ben sizin oyunuzu soruyorum aslında. Yani Temel Karamollaoğlu aday teklifi olarak sizin isminizi getirirse itiraz eder misiniz?
Kemal Kılıçdaroğlu- Hayır, benim itiraz etmeye hakkım yok zaten. Yani mutabakat olur, diyelim ki ismim üzerinde mutabakat oldu; elbette bu görevi yapmak onurlu bir şeydir. Yani biz, hayır siz neden benim adımı ileri sürüyorsunuz diye bir özel itirazım olmaz. Zaten işin doğasına aykırı olur o zaman. Mutabakatın dışına çıkmak olur o zaman.
İlker Karagöz- Efendim bir kez daha Cumhurbaşkanı adayının özelliklerini hatırlatır mısınız? Çünkü grup toplantılarında ya da halkla buluşmalarınızda nasıl bir Cumhurbaşkanı olacak?
Kemal Kılıçdaroğlu- Şimdi Cumhurbaşkanı adayının bir; var olan bu çalışmayı, bir yıldır sürdürüyor bu çalışmayı, devlet yönetiminde de aynı anlayışla sürdürmesi lazım. Yani mutabakatı sağlamak zorundayız aynı anlayışla. İki; gerçekten adalet için, gerçekten temiz birisi olması lazım. Yolsuzluklara adının şöyle veya böyle hiç bulaşmaması lazım. Adaylığının açıklandığı gün malvarlığını kamuoyuyla paylaşması lazım. Kendisinin, ailesinin malvarlığını paylaşması lazım. Devlette zenginleşme; devlet yöneticileri devlette zenginleşemezler efendim. Zenginleşirlerse halkın çıkarını değil kendi çıkarlarını korumuş olurlar. Bunun da yapılması lazım. Toplumun her kesimine sıcak mesajlar vermesi lazım. Kişinin kimliği, inancı ve yaşam tarzı dolayısıyla bir ayrım, bir ötekileştirme yapmaması lazım. Ve temel bazı kararların yine ortak mutabakat içinde alması lazım. Devlet aklının olması lazım. Devlet dediğiniz kurumu iyi tanıması lazım. Devlet dediğiniz kurum farklı bir şeydir. O devletin gelenekleri vardır, örfü vardır, adetleri vardır. Her bir kurumun kendine göre ayrı bir kültürü de vardır zaten. Üniversitelerin bilgi üretmesi lazım, bu konuda özel çabalar harcaması lazım. Ve kısa süre içerisinde, öngörülen kısa süre içerisinde de güçlendirilmiş parlamenter sisteme geçmesi lazım. Yani bu hedefinde, buradaki hedef daha önce açıkladığımız hukuksal altyapıyı oluşturan hedeflere de kilitlenmesi lazım. Belli bir zaman dilimi içinde onların tamamını gerçekleştirmesi lazım.
İlker Karagöz- 14 Mayıs’ın kazanan sloganı hangisi olacak? Bay Bay Kemal mi, Bay Bay happiness mi?
Kemal Kılıçdaroğlu- Bay Bay happiness olabilir ama bana göre güle güle Erdoğan demek daha uygun. Güler yüzle kendisini de fazla incitmeden bu kadar görev yaptı ona güle güle demenin zamanı zaten.
İlker Karagöz- Efendim gelelim mi gelen mesajlara. Hemen hızlı bir şekilde. Ekonomi hızlı toparlanır mı? Aslında bunun yanıtını verdiniz.
Kemal Kılıçdaroğlu- Verdim evet. 6 ayda bir nefes aldırırız. Enflasyonu da 2 yıl içinde tek haneye indiririz.
İlker Karagöz- Atanmayan öğretmenler?
Kemal Kılıçdaroğlu- Cumhuriyetin 100’üncü yılında 100 bin öğretmen ataması yapacağız. En az 100 bin öğretmen.
İlker Karagöz- Ailelere sosyal destekler devam edecek mi?
Kemal Kılıçdaroğlu- Aile Destekleri Sigortası yasası çıkacak, sosyal destekler devam edecek ama bugünkü şartlarda değil. Doğrudan doğruya kadının banka hesabına parayı yatıracağız kadın gidip parasını çekecek, işçi, memur, emekli gibi çoluk çocuğunun rızkını sağlayacak. Yani onun yoksulluğunu asla afişe etmeyeceğiz. Sağ elin verdiğini sol el görmeyecek.
İlker Karagöz- İntibak yasası çok soruluyor. Yani EYT’yle birlikte?
Kemal Kılıçdaroğlu- EYT’yle birlikte gelmedi ama intibak yasasını da çıkaracağız. Çünkü fazla prim ödeyenin az emekli aylığı aldığı gibi bir haksızlıkla karşı karşıyayız. Bu haksızlığın giderilmesi lazım.
İlker Karagöz- Şuana kadar sorduklarımın bir kısmı galiba bu mutabakat metninin içinde de var.
Kemal Kılıçdaroğlu- Var evet.
İlker Karagöz- Kitlerde taşeronlar?
Kemal Kılıçdaroğlu- Hepsi kadrolu olacak. Devlet taşeron çalıştırmaz. Devlet ya işçi çalıştırır ya memur çalıştırır. Yani taşeron işçi ne demektir yani. Saygısızlıktır aslında yani.
İlker Karagöz- Bir kişi işini yaparken niye taşeron olarak çalıştırılıyor, nasıl bir formül bulunmuş.
Kemal Kılıçdaroğlu- Evet.
İlker Karagöz- Kamuda çalışan mühendisler, onlar uzun süredir mesaj göndermiyorlardı sizin geleceğinizi duyunca bayağı bir mesaj gönderdi onlarda.
Kemal Kılıçdaroğlu- Onların da özellikle ziraat… Şimdi atama bekleyen mühendisler var, atama bekleyen mimarlar var. Bunlarında ciddi sorunları var. Diş hekimleri var. Bakın bir devlet, sağlıklı işleyen bir devlet sağlıkta boş kadro tutmaz. Çünkü sağlıkta boş kadro demek bir kişinin sağlığını ihmal etmek anlamına gelir. Güvenlikte boş kadro tutmaz. Sosyal güvenlikte boş kadro tutmaz, eğitimde boş kadro tutmaz. Bunların tamamının dolu olması lazım. Siz, biz köy okullarını açacağız mutabakat metnimizde o var zaten. Köy okullarını açacağız ama köylerde aynı zamanda ziraat mühendisi, ziraat teknisyeni, hayvancılık yapılıyorsa veterinerde görevlendireceğiz. Yani bir köyde imamı olacak, öğretmeni olacak, ziraat mühendisi olacak, veterineri olacak hizmet gidecek. Yani devletin kırsala hizmet götürdüğünü kırsalda çalışan kişi bilecek. Ayrıca kırsalda çalışan gençlerin ve kadınların sosyal güvenlik primini devlet olarak biz ödeyeceğiz neden? Köyler boşaldı kimse kalmadı.
İlker Karagöz- Üretim yapacak olanlar azalıyor.
Kemal Kılıçdaroğlu- Azalıyor. Büyük kentlerin varoşlarına gidiyorlar acaba asgari ücretle iş bulabilir miyim diye. Kırsalda çalışsınlar, üretsinler. Zaten onlara alın terinin karşılığını vereceğiz yani maliyet artı makul kar eşittir taban fiyat olacak. Havza bazlı planlama yapacağız. Aynı zamanda çalışıyorsa onlar çalışsınlar, üretsinler sosyal güvenlik primlerini devlet olarak biz ödeyeceğiz. Böyle olağanüstü güzel bir avantaj sağlıyoruz.
İlker Karagöz- Efendim astsubaylarımız, emekli olanlar, muvazzaf olanlar hatırlatıyor kendilerini. Uzman çavuşlarımız ne zaman bitecek bizim bu sözleşme çilemiz diye bir başka soru.
Kemal Kılıçdaroğlu- O çok temel sorunlardan birisi. Gerçekten temel sorunlardan birisi. O konuda oturup sağlıklı ve tutarlı bir çözüm üretmemiz lazım. Belli bir süre çalışıyor ondan sonra kamuda görev alabilir deniyor. Ama kimse çalıştırmıyor ya da boş kadroları yok. Orada kesin, sağlıklı, tutarlı bir düzenleme yapmak lazım. Devletin bir süre çalıştırıp sonra kapının önüne koyduğu ve açlığa mahkum ettiği bir yapı olamaz. O görevini yaptıysa ve oradan ayrılması gerekiyorsa kamu ona başka bir yerde iş bulmalı ve gidip burada çalışacaksın demeli ve ona kadro vermeli.
İlker Karagöz- Denklik sorunu bekleyenler, öğrenciler. Yani buradan yurtdışına okumaya giderken sözleşmeyle ilgili.
Kemal Kılıçdaroğlu- İlker Bey, YÖK’ü kaldıracağız zaten. YÖK biliyorsunuz bir darbe ürünü bir kurum. YÖK’ü tümüyle kaldıracağız. Kaldırdıktan sonra da pek çok sorunu da çözmüş olacağız.
İlker Karagöz- Atanmayan ziraat mühendislerini konuştuk. Paramedikçiler, efendim bu birazda böyle mülakata geliyor. Mülakat kalkacak zaten vaatleriniz arasında.
Kemal Kılıçdaroğlu- Var, kaldıracağız.
İlker Karagöz- 80 ve üstünde puan alıyoruz atanamıyoruz. Ya işte başkaları geliyor bizim yerimize ya da mülakatta…
Kemal Kılıçdaroğlu- Milli Eğitim Bakanlığının önüne de onun için gittim. Matematikte Türkiye yedincisi sözlüde kaybediyor. Akıl alacak şey değil. Üstelik Türkiye yedincisi. Bunu kazanmak zorundayız. Mülakatı kaldırıp gerçekten herkesin hakkını teslim etmek zorundayız.
İlker Karagöz- Efendim SMA’lı bebeklerimiz. Şimdi Sevgili Ozan Bingöl o da bana bununla ilgili bir veri göndermişti hemen bir paylaşmak istiyorum Ozan’dan gelen o mesajı. Şimdi hesaplamaya baktığımızda, hesabı yaptığımızda bizim 110 çocuğumuz var ve maliyet 220 milyon dolar. Yaklaşık 4 milyar lira ediyor. Ama biz baskıya vesaireye işte ne bileyim garip garip yerlere bir kaynak aktarmışız 9 milyar lira. Çocuklarımız hayatta kalmak için mücadele veriyor.
Kemal Kılıçdaroğlu- Cumhurbaşkanlığının cilt ve baskı masrafına baksınlar kaç lira çıkıyor?
İlker Karagöz- 9 milyar lira efendim.
Kemal Kılıçdaroğlu- Dolayısıyla her evladımız bizim için değerlidir. Eğer bir fedakarlık yapılacaksa zaten bu çocuklar için yapılacak. Biz vergiyi niye veriyoruz? İmkanı olmayan, gücü olmayan kişilere yardım. Bu yardımın ötesinde bu çocukların yaşaması lazım. Anneler nereden bulacaklar bu kadar parayı. Durumu iyi olan zaten götürüyor Amerika’da tedavi ettiriyor, o imkanlar sağlanıyor. Ama fakir fukaranın çocuğu ölüme mahkum ediliyor. Bir anne çocuğunun ölüme mahkum edilmesini asla kabul edemez asla ve o anne asla huzur bulamaz. Sosyal devlet bunun için vardır zaten. Sosyal devlet gereğini yapacak o çocuğun bütün ilaç masraflarını karşılayacak.
İlker Karagöz- Efendim çok teşekkür ederim geldiniz Çalar Saat’te konuğumuz oldunuz. CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu Çalar Saat’teydi sorularımızı yanıtladı. Sizlerden gelen soruları yetişebildiğim ölçüde ne olur kusura bakmayın eğer yetişemediklerim olduysa ama zaman içinde yine yayın yaparız değil mi efendim o diğer eksik kalan sorular var.
Kemal Kılıçdaroğlu- Tabi.
İlker Karagöz- Sizin yanıtlamanızı ve yine millet ittifakı liderlerinin yanıtlamasını isterim. Kapatırken her zamanki gibi teşekkürümü sizlere ve tekrar ev sahipliğiniz için de size de teşekkür ediyoruz. Hafta başında Pazartesi günü saatler 07.15’i gösterdiğinde biz yine burada olacağız Çalar Saat’te olacağız. O ana dek, buluşuncaya dek hoşçakalın. Güzel bir gün, güzel bir hafta sonu olsun. Pazartesi günü görüşürüz yoklamaya devam edeceğiz memleketin gündemiyle birlikte.