Kırklareli’nde “İklim Değişikliğinin İlimize Etkileri ” yarışması

Kırklareli’nde yaşayan vatandaşlarımız arasında “İklim Değişikliğinin İlimize Etkileri ” yarışması düzenlenecektir.

Kırklareli’nde yaşayan vatandaşlarımız arasında “İklim Değişikliğinin İlimize Etkileri ” yarışması düzenlenecektir. Yarışmanın amacı vatandaşlarımız vasıtasıyla ‘İklim Değişikliği’ konusunda farkındalık oluşturulmasını sağlamayı hedef almaktadır.

1 – YARIŞMANIN ADI

İklim Değişikliğinin İlimize Etkileri

2– YARIŞMANIN AMACI

İklim Değişikliği hedefinin tanıtımı, bu konuya ilişkin vatandaşlarımızı düşünmeye

sevk etmek; vatandaşlarımızın çevreye ilgisini arttırmak ve çevre bilinci oluşturmaktır.

3 – YARIŞMANIN KAPSAMI

Düzenlenen yarışma; İlimiz genelinde yaşayan 18 yaş üstü olmak üzere vatandaşlarımızı

kapsamaktadır. Kırklareli Üniversitesi Öğrencileri arası yapılacak “İklim Değişikliğinin İlimize

Etkileri” konulu yarışmaya katılanlar bu yarışmaya katılamazlar.

4 – YARIŞMANIN KATEGORİSİ

Yarışma kısa film formatında düzenlenecektir.

5- YARIŞMAYA KATILMA ŞEKLİ VE YARIŞMANIN ESASLARI

5.1 Yarışmaya kabul edilecek eserlerin konusu, “İklim Değişikliği” ile ilişkili olacaktır.

5.2 Eserlerin oluşturulma sürecinde kullanılacak teknik ve malzemeler serbesttir.

5.3 Vatandaşlarımız yarışmaya bireysel katılabilecekleri gibi grup olarak da katılabilirler. Grup

katılımlarında kişi sınırlaması yoktur. Grup üyelerinin her birinde “kapsam” olarak belirtilen

şart aranır.

5.4 Başka yarışmalara katılan eserler bu yarışmaya katılamaz.

5.5 Her vatandaş ya da grup yarışmaya sadece bir eserle katılabilir.

5.6 Yarışmaya başvuru ücretsizdir.

5.7 Yarışmacılar, başvuruda bulunduklarında şartnameyi imzalamış ve kabul etmiş olur.

5.8 Yarışmaya katılacak eserler kesinlikle yardım alınmadan yapılmalı, başka bir eserden kopya

edilmemelidir.

5.9 Yarışmaya katılımda, gönüllülük esastır.

5.10 Yarışmaya katılan eserler iade edilmeyecektir.

5.11 Yarışmanın ödül sahipleri düzenlenecek olan ödül gününde kapalı zarf içerisinde

açıklanacaktır. Ödül günü öncesinde herhangi bir yerde ödül almaya hak kazananlar, dereceye

girenler paylaşılmayacaktır.

5.12 Yarışma dili Türkçedir.

5.13 Başvuruyu yapan vatandaş veya gruplar aşağıda yer alan künye bilgilerini okunaklı ve

silinmeyecek bir şekilde yazmalı ve eseriyle birlikte Kırklareli Çevre, Şehircilik ve İklim

Değişikliği İl Müdürlüğüne teslim etmelidir.

YARIŞMACININ ADI-SOYADI / GRUBUN ADI:

İLİ / İLÇESİ:

ESERİN/PROJENİN ADI VE AMACI:

İLETİŞİM BİLGİLERİ: ADRES – SABİT HAT / TELEFON – GSM – E-POSTA

NOT: İletişim bölümü mutlaka doldurulmalıdır. Grubun kaç kişiden oluştuğu belirtilmeli ve

grup üyelerinin yukarıda istenen bilgileri ayrı ayrı verilmelidir.

6 – BAŞVURU SÜRECİ

6.1 Yarışma için başvurular 22.11.2021 tarihinde başlar ve 01.04 2022 tarihinde saat 17:00’da

sona erer.

6.2. Başvurular eserin künye bilgileri ile Kırklareli Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği İl

Müdürlüğüne teslim edilmesi halinde geçerlidir.

6.3 Başvuruların künye bilgisi olmadan teslim edilmesi halinde değerlendirilmeye

alınmayacaktır.

6.4 Künye bilgisi olmadan veya süresi içerisinde başvurusunu Kırklareli Çevre, Şehircilik ve

İklim Değişikliği İl Müdürlüğüne teslim etmeyen katılımcılar herhangi bir hak iddia

edemeyecektir.

6.5 Süresi içerisinde başvuru yapan eserler öncelikle şartnamede belirtilen usul ve esaslara göre

değerlendirilecek olup, usul ve esaslara uygun olmayan başvurular yarışmadan elenmiş

sayılarak değerlendirmeye alınmayacaktır.

7 – YARIŞMA TAKVİM

7.1 Yarışmanın son katılım tarihi 01.04.2022 dir. Şartnamede yer alan tarih aşımı sonrasında

yapılan başvuruların geçerliliği bulunmamaktadır.

7.2 Gerekli görülmesi halinde, yarışma başvuru süresi Kırklareli Çevre, Şehircilik ve İklim

Değişikliği İl Müdürlüğü tarafından uzatılabilir.

8 – DEĞERLENDİRME

8.1 Kırklareli Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği İl Müdürlüğü tarafından görevlendirilecek

5 jüri üyesi tarafından değerlendirme yapılacaktır.

8.2 Jüri değerlendirmesinde gizlilik esas alınacaktır.

8.3 Jürinin kararı kesindir, itiraz edilemez, değiştirilemez.

8.4 Yarışmaya Kırklareli Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği İl Müdürlüğü personeli ile jüri

üyelerinin birinci derece yakınları katılım sağlayamaz. Katılsalar dahi ödül alamazlar.

9 – ÖDÜLLER

9.1 Yarışmada birincilik, ikincilik ve üçüncülük ödülü olmak üzere üç ödül verilecektir. Ancak

yarışmaya katılan eserlerin içerik açısından yetersiz olması ve/veya gerekli şartları

sağlamaması durumunda İl Müdürlüğünün ilk üç dereceyi belirleme zorunluluğu

bulunmamaktadır. Bu durumda ödül verilmeyecektir.

9.2 Dereceye girenlere İl Müdürlüğünün belirlediği ödüller verilecektir.

9.3 Ödüle hak kazanan grup üyelere ayrı ayrı ödül verilmeyecek olup, gruba tek bir ödül

verilecektir.

9.4 Ödül töreni yeri ve zamanı Kırklareli Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği İl Müdürlüğü

tarafından yarışmada ödül kazanan kişi veya gruplara, eser ile birlikte verilen künye iletişim

bilgisi doğrultusunda iletilecektir.

9.5 Dereceye giren vatandaş / gruplardan herhangi birinin bu şartname hükümlerine aykırı

davrandığının tespiti halinde, ödül kazanmış olanların dereceleri iptal edilir. Bu durum diğer

yarışmacıları herhangi bir şekilde etkilemez.

9.6 Ödüller üzerinde 3. Şahıslar bir hak talebinde bulunamazlar.

9.7 Yarışmaya katılan tüm eserler Kırklareli Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği İl

Müdürlüğü hizmet binasında sergilenecektir.

9.8 Yarışmaya katılan tüm eserlerin; her biri ve/veya birkaçı Kırklareli Çevre, Şehircilik ve

İklim Değişikliği İl Müdürlüğü tarafından sosyal mecralarda yayınlanabilecektir.

9.9 Yarışmaya katılan eserler arasından İl Müdürlüğü kısa filmin herhangi bir bölümünde

değişiklik isteme hakkına sahiptir. Eser sahibi 1 hafta içinde istenen değişikliği yapmadığı

takdirde yarışmadan elenmiş sayılacaktır. Eseri değerlendirmeye alınmayacaktır.

10 – TELİF VE KULLANIM HAKKI, ESERLERİN İADESİ VE GÖSTERİMİ

10.1 Yarışma çerçevesinde değerlendirilmek üzere sunulan eserin, eser sahipliği hakkı

katılımcılara ait olmak üzere, bu eserlerin çoğaltılması, sergilenmesi, farklı iletişim araçlarında

kullanılması hakkı herhangi bir bedel ödemeksizin Kırklareli Çevre, Şehircilik ve İklim

Değişikliği İl Müdürlüğüne ait olacaktır.

10.2 Yarışma çerçevesinde değerlendirilmek üzere sunulan eserlerin ödül almasa dahi;

Kırklareli Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği İl Müdürlüğü tarafından süresiz bir biçimde

her türlü basılı malzemede, yayında ve benzeri mecralarda kullanılabilir. Bu eserler için

herhangi bir telif hakkı ödenmeyecektir.

10.3 Yarışma çerçevesinde değerlendirilmek üzere sunulan eserlerin; senaryo, müzik,

oyunculuk, danışmanlık vb. telif hakkı doğuracak tüm işlemlerinden eserin sahibi sorumludur.

Kırklareli Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği İl Müdürlüğü tarafından sunulan eserlerin

sergilenmesi veya yayınlanması aşamasında bu telif hakları idareye yüklenemez.

11 – ÖDÜL TÖRENİ

Ödül töreni ve sergilemeye ilişkin detaylar Kırklareli Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği İl

Müdürlüğü resmi web sitesi (www.kirklareli.csb.gov.tr) adresinden duyurulacaktır.

12 – HUKUKİ UYUŞMAZLIKLAR

Şartname kapsamında doğacak hukuki uyuşmazlıklardan Türkiye Cumhuriyeti İlgili

Mahkemeleri yetkili olup, İlgili Mahkemeye başvuru yapılması gerekmektedir.

13 – KISA FİLM ŞARTNAMESİ

13.1 Belgesel, animasyon alanları yarışmaya dahildir. Ayrıca ödül alması ya da almaması

dikkate alınmaksızın, bir başka yarışmaya katılan kısa filmler yarışmaya katılamaz.

13.2 Yarışmaya katılacak filmlerin süresi jenerik dahil 5 dakikayı geçmemelidir. Jeneriğin

olması halinde ise jenerik süresi en fazla 15 saniye ile sınırlıdır.

13.3 Filmler DVD veya CD ortamında iki (2) ayrı kopya olarak gönderilir. Bozuk kayıt

yapılmış filmler, katılımcıların uyarılması gerekmeksizin yarışma dışı bırakılır. Kopyalarda

filmin künyesi mutlaka yer almalıdır.

13.4 Yarışmaya katılacak eserler DVD veya CD ortamında teslim edilmelidir.

13.5 Kısa filme dair 10 set fotoğrafı, (Dijital Ortamda) teslim edilecek olan DVD veya CD

içerisinde yer almalıdır.

13.6 Filmin senaryo ve müzik eserlerinden doğan telif hakları ve ilgili izinlerin alındığına dair

belgeler kısa film ve set fotoğrafları ile birlikte teslim edilmelidir. Teslim edilemeyen telif hakkı

ve izinlerden eserin sahibi sorumludur.

13.7 Kısa filmde kullanılan senaryo ve/ veya müzik eserlerinden doğan telif haklarında eserin

sahibi sorumludur. Kırklareli Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği İl Müdürlüğü tarafından

mesuliyet kabul edilmeyecektir.

14- YARIŞMA ADRESİ VE İLETİŞİM BİLGİLERİ

14.1.Yarışma Sekretaryası Sevda AKBAYRAK tarafından yürütülecektir.

14.2. Yarışma için eserin teslim yeri Kırklareli Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği İl

Müdürlüğüdür. Adres: Bademlik Mahallesi Eriklice Caddesi No: 8 Merkez/KIRKLARELİ

Telefon: 0 (288) 214 10 68 Faks: 0 (288) 214 16 56

Bu şartname toplam 14 maddeden oluşmakta olup ‘İklim Değişikliğinin İlimize Etkileri”

Yarışması’ usul ve esaslarına yer vermektedir. Şartnamenin tüm hakkı Kırklareli Çevre,

Şehircilik ve İklim Değişikliği İl Müdürlüğüne aittir. Katılımcılar yarışmaya başvuruda

bulundukların da yarışma şartnamesini kabul etmiş sayılırlar. Şartname yarışma organizatörü

Kırklareli Çevre, Şehircilik Ve İklim Değişikliği İl Müdürlüğü kontrolündedir. İlgili kurum

şartnamede zaman kavramı gözetmeksizin gerekli gördüğü takdirde her türlü değişikliğe

gidebilir. Katılımcılar başvuruda bulundukları yarışmanın şartnamesine uymak zorundadır.

Şartnamenin tüm hakkı Kırklareli Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğüne aittir. Ödülü iadesi

istenen katılımcının durumu bir alttaki yarışmacıyı herhangi bir şekilde etkilemez. Ödülü ve

sergisi boş kalır.

Mehmet Siyam KESİMOĞLU

Kırklareli Belediye Başkanı 7 Mart 1960 tarihinde Kırklareli’nin Vize ilçesinde doğdu . 1983 yılında Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Kamu Yönetimi bölümünü bitirdi. Turizm Bakanlığı’nda Başdanışmanlık yaptı. Özel sektörde ve kamu sektöründe çeşitli üst düzey görevlerde bulundu. Mülkiyeliler Birliği Genel Başkanlığı, Mülkiyeliler Birliği Vakfı Başkanlığı, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Vakfı 2. Başkanlığı, Kırklareli Kültür ve Dayanışma Derneği Genel Başkanlığı görevlerini üstlendi. 22. Dönemde Kırklareli Milletvekili seçildi. Aynı dönem Türkiye – Estonya Parlamentolararası Dostluk Grubu Başkanı oldu. 12 Haziran 2011’de yapılan seçimle yeniden 24. Dönem Kırklareli Milletvekili olan Kesimoğlu, 1 Şubat 2014’te Kırklareli Belediye Başkanlığı’na aday gösterildi ve 30 Mart’ta yapılan seçimle Kırklareli Belediye Başkanı oldu. 5 yıllık görev süresi sonunda yapılan 31 Mart 2019 seçimlerine Bağımsız Aday olarak katıldı ve tekrar Kırklareli Belediye Başkanı seçildi. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun  daveti  ve Kırklareli Halkı’nın katılımlarıyla yapılan anketler ve sivil toplum örgütleri ile yapılan görüşmelerde “Yuvaya Dönme” konusunda çoğunluktan aldığı destekle tekrar CHP üyesi olan Kesimoğlu, evli ve bir çocuk babasıdır.

Fiziki ve Kültürel Yapı

Türkiye’nin kuzeybatısı, Marmara Bölgesi’nin Trakya kesiminde yer almaktadır. Dünyadaki konumu itibariyle 41 derece, 13 dakika, 34 saniye ve 42 derece 05 dakika, 03 saniye kuzey enlemleri ile 26 derece 54 dakika , 14 saniye ve 28 derece 06 dakika 15 saniye doğu boylamları arasında bulunur.
Kırklareli, Türkiye’nin Avrupa Kıtası’nda bulunan Trakya Bölgesi’nde yer alır. 41°44′ – 42°00′ Kuzey Enlemleri ile, 26°53′ – 41°44′ Doğu Boylamları arasında kalır. 6.555 km2 toprak büyüklüğüne sahiptir. Kuzeyden 159 km sınır uzunluğu ile Bulgaristan, doğudan 58 km. kıyı uzunluğu ile Karadeniz, batıdan Edirne, güneydoğudan İstanbul, güneyden ise Tekirdağ illeri ile çevrilidir. toprakların %48’i dağlık, %35’i dalgalı arazi, %17’si ise ovalıktır.
Bölge, yeryüzü şekilleri bakımından çeşitli görünümler yansıtır. Kuzey ve Kuzeydoğu doğrultusunda uzanan Yıldız Dağları (Istrancalar) Kırklareli’nin kuzeyinde bir nevi doğal duvar meydana getirir. Istranca adı, özellikle dağların güney yamaçlarından çok sayıda dere, çay çıkması dolayısiyle “Akıntılı-Akarsulu Yer” anlamına gelmektedir. Mitolojide Istrancalar’ı çevreleyen geniş coğrafi bölge Şarap Tanrısı Bakhus’a tahsis edilmiş yerler olarak ifade edilmektedir. Pınarhisar ilçesine bağlı Evciler Köyü ile Vize ilçesine bağlı Sergen Kasabası arasında kalan Mahya (Magiada) Tepesi 1.031 metre ile Yıldız Dağları’nın en yüksek tepesini oluşturur. En düşük seviye Karadeniz kıyısında 10 metre kadardır. Bu durumda Trakya, kenarları oldukça yüksek tepelik, ortası çukur (Ergene Ovası) bir çanak biçimindedir. Ancak çeşitli nedenlere bağlı aşınmalarla yavaş yavaş düzleşmeye başlamış bir ova görünümü vardır.
Bölgenin toprak yapısı, yeryüzü görüntüsü 1. ,2. ve 3. Jeolojik Zaman’larda biçimlenmiştir. Bundan dolayı toprak çeşitli katmanlarla zenginleşmiştir. Oturmuş, sıkışmış, durağan katmanlar nedeniyle 4. Derece Deprem Bölgesi kabul edilir. Bulgaristan, Romanya ve Rusya’nın güneyinde meydana gelen depremlerden etkilenir.

Gelenekler ve Görenekler

Gelenekler, Görenekler, İnançlar
Gelenek, geçmiş kuşaklardan günümüze kadar gelmiş, yaşatıldığı toplum bireyleri arasında kuvvetli bir bağ oluşturmuş veya o toplulukta eskiden kalmış olmaları sebebiyle saygı duyulup kuşaktan kuşağa aktarılan kültürel bir harekettir.
Görenek, henüz gelenekselleşmemiş, bireylerin birbirlerinden görerek yaptıkları davranışlardır.
İnanç, doğru olduğuna inanılan,dini muhtevalı düşünce ve davranışlardır.
Doğum Geleneği
Gözünü dünyaya yeni açan bir çocuk, vücudunda pişik oluşmaması ve kokmaması için önce tuzlu suyla yıkanır. Yıkanma işlemi tamamlanınca tekrar tuzlanır.
Üç günlük olan çocuk bu zaman zarfında sararırsa, sarı renginin düzelmesi için üç gün süreyle kaldırma denilen yıkama esnasında, yıkandığı suya darı tanesi atılır.
Doğumdan sonra lohusanın yanında kırk gün süreyle bir kişi durur. Lohusanın yanında duran kişi her ihtimale karşı dışarı çıkarsa diye,odada bir Kur’an-ı Kerim, bir süpürge veya bir demir parçası bulundurulur. Bununla çocuğa cinlerin çarpmasının önlenmiş olacağına inanılır. Çocuk kırk günlük olduğunda, tekrar yıkanır ve kırk kaşıklık son durulama suyu ile durulanır. Bu yıkanmaya “kırk çıkarma” veya “kırklanma” denir. Kırkı çıkan çocuk, yakın bir komşuya “Kırk uçurmaya” götürülür. Çocuk, kırkı çıkana kadar olumsuz bir durumla karşılaşmamışsa bundan sonra da karşılaşmayacağına inanılır. Aynı günlerde yakın komşularında veya akraba arasında bir başka çocuk daha dünyaya gelmiş ise kırkları çıkıncaya kadar, her iki çocuk görüştürülmez. Çocukları kırkı çıkana kadar görüşürler ise birinin büyüyüp diğerinin büyümeyeceğine inanılmaktadır.
Anne sütünün kaçacağına inanıldığından, lohusanın yanında bir başkası süt emzirmez. Tırnak kesimi, çocuğun kırkı çıktıktan sonra yapılır. Kesilen tırnak, babasının cebine konur ve karşılığında para alınr. Babadan alınan bu parayla çocuğa bir şeyler alınır.
Çocuk 6 aylık olunca(kız ise) eline kına yakılır. İlk defa ayakta durmaya başlayıp, ilk adımını attığı zaman “tay çöreği” veya “adım çöreği” ismi altında bir kutlama yapılır. Bu kutlamada, içinde birkaç tanesinde demir para bulunan bir tepsi lokma veya kurabiye pişirilir. Çocuğun ayaklarına kurdele bağlanıp, boş bir yere çıkarılarak, mahallenin ufak çocukları toplanır ve belirli bir mesafeden çocuğa doğru koşturulur. Yarışı kazanan çocuğa para veya hediye verilir. İlk kez ayakta duran çocuğun ayaklarındaki kurdele kestirilir. Bundan sonra yapılan lokma veya kurabiyeler, orada toplananlara dağıtılır. İçinde para bulunan lokma veya kurabiye kime düştüyse o kişi, çocuğa uygun bir hediye alır.
Sünnet Geleneği
Sünnet yaşı 5 ila 12 yaş arasında olduğundan, çocuğun okulu olmadığı yaz aylarında sünnet düğünü yapılır. Sünnet elbisesi en az bir hafta öncesinden alınır, çocuğun yatağı renkli tülbent ve kağıtlarla, ışıklarla süslenir.
Sünnet düğünü cuma-cumartesi veya cumartesi-pazar olmak üzere iki gün yapılır. Bir gece önce kına gecesi yapılır. Bu gecede akrabaları, yakınları ve komşuları toplanarak çocuğu oynatır, silah tutan parmaklarına kına yakarlar. Kına yakan kişinin koluna tülbent bağlanır. Kınayı yakacak olanın anne ve babasının sağ olmasına özellikle dikkat edlir. Bununla çocuğun uzun ömürlü olması temenni edilir.
Ertesi gün, öğle saatlerinde bir araba konvoyu oluşturularak, sünnet çocuğu gezdirilir. Konvoyda tüm arabalara birer havlu bağlanır ve son olarak çocuk sünnet edilir. Sünnet edilme esnasında bir horoz kesilir. Çocuk yatağına yatırılınca mevlit okutulur, mevlidin sonunda orada bulunanlara pilav, ayran ve tatlı dağıtılır. Yakınları ve komşuları tarafından sünnet çocuğuna geçmiş olsun diyerek hediye verilir. Akşama kadar eğlenceler, oyunlar yapılarak, sünnet düğünü tamamlanır.
Askere Uğurlama Geleneği
Askere gidecek gençler, önce akraba ziyaretlerine başlarlar. Akrabaları, kendilerini ziyarete gelen gençlere çeşitli yemekler yapıp ağırlarlar.Bu ziyaretler 15-20 gün boyunca devam eder(Limanköy). Bu süre içerisinde, gençlerin boynuna kırmızı oyalı tülbent bağlanır.Toplu halde birisinin elinde bayrak, ev ev dolaşırlar ve hangi haneye gidilirse o hane tarafından yardım olsun diye gençlere para verilir. Askere gitmeye bir gün kala, topluca asker düğünü yapılır ve masrafları asker aileleri ortak karşılar(Çiğdemli, Katranca Köyü). Askerin tabanca tutacağı parmağına kına yakılır ve o gece davul-zurna eşliğinde tüm köy gençleri, kızlı erkekli oynarlar. Ertesi gün askere gidecek gençler evden çıkarken annesinin ve babasının, kardeşlerinin ellerini öper,” Allahaısmarladık” derler. Bu esnada bazı köylerde (Lüleburgaz Ertuğrul ky.) gencin başının üzerinde tuz ve un çevrilir. Evden çıkarken askerlik günlerinin su gibi geçmesi dileğiyle, asker adayının arkasından su dökülür(Beğendik köyü).
Askere gidecek genç, ailesi tarafından hazırlanan asker torbasını eline aldıktan sonra, nişanlı ise vedalaşmak üzere nişanlısının evine; nişanlı değilse köy meydanına giderek, burada toplananlar ile vedalaşır. Genellikle asker babalarınca ortaklaşa kurban kesilip, dua edilerek askerler uğurlanır.
Düğün Gelenekleri
Düğünler, süre ve uygulamalar bakımından, şehir ve köylere göre bazı farklılıklar göstermektedir.Bunun nedeni,çeşitli sebeplerle Balkanlardan gelen göçmen gruplar arasındaki kültürel farklılıklardır. Zaman içerisinde göçlerle gelerek Kırklareli’nin değişik bölgelerine yerleşen insanlar, beraberinde adetlerini de getirmiş ve yaşatmışlardır.Daha sonra gelenler, kendilerinden önce gelen insanların kültürleriyle karşılaşmış ve ortak bir kültür oluşturmuşlardır. Ancak bu ortak kültür, Kırklareli’nin değişik bölgelerinde farklı uygulamalar şeklinde görülür. Bu nedenle ildeki düğün adetleri yer yer farklılık göstermektedir.
Düğün Töreni
Düğün telaşı en az bir hafta öncesinden başlar ve genellikle cumartesi-pazar günü olan düğünlerde, perşembe günü kızın çeyizi alınır. Bu arada yengeler sandığın üzerine oturur ve “Sandık kalkmıyor.” diyerek, oğlan tarafından hediye ister. Alınan çeyiz, oğlan evine götürülür ve cuma gününün akşamı kına gecesi yapılır. Oğlan tarafı eğer aynı köyden ise kız evine o gece kına getirir. Yengelerinden biri, gelinin eline kına koyar ve giderler. Daha sonra bu kına gelinin el ve ayaklarına (annesi-babası sağ olan) bir yengesi tarafından yakılır. Gelinin yüzüne renkli bir krep örtülür. Bir darbuka eşliğinde türkü söylenir. Bu türküler gelinin evden ayrılışının, gurbete veya başka bir köye gidişinin öyküsüdür. Gelin de bu türkülerle içlenir ve ağlar.
Sabah gelinin kınaları, öksüz bir çocuk tarafından açılır. Ellerine ve ayaklarına kına yakarken konulan paraları bu çocuk alır. Cumartesi günü öğlene doğru oğlan evine davullar, kız evine de çalgılar gelir. Akşam üstü herkes işini bitirene kadar gençler oynar. Akşam üzeri kızın ahretliğinin (sağdıç) hazırlamış olduğu “ahret çiçeği” alınmaya gidilir. Çiçekçiden alınan naylon çiçek dalının üzeri, kızların yaptığı süslerle bezenir. Çiçeğin üzerine mısır patlatılıp dizilir. Kuru üzümler bir ipe dizilerek asılır. Bununla beraber bebek, sakız, sigara, kibrit, emzik, bebek oyuncağı, çikolata, şeker, balon gibi şeyler de asılır. Ayrıca küçük ampuller veya mumlar da yerleştirilerek gece yakılır. Çiçeğin saksısına bir kutu şeker yerleştirilir; çiçekle birlikte ahret kız baklava ve bir de hediye bohça hazırlar. Bütün hazırlıklar gerdek gecesi gelinle damadın zevkle yemesi için yapılır. Bu çiçek daha sonra gelin evinin bir köşesini süslemektedir.
Çiçeğe karşılık, gelin kız da ahretliğe hediye bir elbise alır. Çiçeği almaya giderken, yine oyunlar oynanır ve çiçek alınarak, gelin kızın bulunduğu eve getirilir. Bu çiçek, yörede bolluk ve bereketin simgesi olarak nitelendirilmektedir.
Aynı gün ve aynı zamanda, oğlan tarafı da oğlanın ahretliğine (sağdıcına) gider. Davul-zurna ile ahretlik evine gelindiğinde, ahretlik gelenleri karşılar. Yaşlılar oturur, gençler de oynar. Daha sonra ahretliğin hazırlamış olduğu baklava tepsisi ve kurbanlık bir koç, eller üstünde damat evine götürülür. Ayrıca ahretlik damat için bir başka hediye de almıştır.
Cumartesi gününü pazar gününe bağlayan gecede esas düğün olur. Oyunlar karşılama, halay ve mendil havası şeklindedir. Aynı gece oğlan tarafı, kız evine davullar eşliğinde, takacakları takılarla birlikte gider. “Okuyucu” denen bir kadın teker teker gelinin başı üzerinde döndürek, takıların kimden olduğunu yüksek sesle söyler.
Bu arada gelin kız, gelinliğe adım attığından, yalnız gezdirilmez. Cinler ve perilerden korkulduğundan, yanında mutlaka biri bulundurulur.
Pazar sabahı gelin kız, yine erkenden gelinlik giyer ve oğlan tarafından takıları almaya gelenleri karşılar. Kız ve oğlan tarafı birlikte oyunlar oynarlar. Kızın ve oğlanın yengeleri, birlikte takıları alarak oğlan evine götürürler. Gelinin ahretliği de ahret çiçeğini alıp damada götürür. Oğlan evinde de oyunlar oynanır ve kız tarafı geri döner. Gelin, kendisini sevdiğine götürecek halayın gelmesini bekler. Sabahtan, ahretlik evinden davul ve zurna ile uykudan uyandırılan damat eve getirilir ve tıraş için hazırlık yapılır. Davullar, köyün kahvehanelerini dolaşarak köy halkını tıraşa davet eder.Tıraştan sonra “gelin alma halayı”  yola çıkar ve gelin evine gider.
Arkadaşları ile oynayan gelin, kendisini almaya gelen halaya bir kez baktırılır ve bir daha yengelerin kendisini almaya gelmelerini bekler. Kaynana gelini beklerken evden getirdiği ekmeği, bolluk ve bereket niyetiyle dağıtır. Ama gelin naz yapar, gelmez. Önce gelin evinden kaynanaya bir ayna götürülerek baktırılır. Kaynana aynanın üzerine para koyar. “Gelini isteriz.” diye tezahürat yapılır, fakat gelin yine çıkarılmaz. Bu kez, gelinin ayakkabısı götürülür. Para alınır. Bu ayakkabı gelinin çıkacağına işarettir. El çırparak yine gelini isterler. Daha sonra iki yenge ve darbuka çalıp mani söyleyen kız arkadaşları ile birlikte gelin getirilir. Fakat kaynana oynamadan, gelin ortaya girmez. Kızlar;
Yarin adı Ramadan
Atladı arabadan
Biz gelini vermeyiz
Kaynana oynamadan
manisini arka arkaya söylerler. Yengelerin ve mani söyleyen kızların koluna birer başörtü bağlanır. Kızlara birer kutu şeker ve yengelere de para verilir. Yenge kadınlar, gelini kaynananın elini öpmeye götürürler. Gelin, kaynananın üç kez elini, üç kez de ayağının altını öper. Kaynana da gelinin sırtını üç kez sıvazlar. Gelin, halayla gelen yakın akrabaların ve komşuların ellerini öptükten sonra, varsa erkek kardeşleri, yok ise amca ve dayıları tarafından arabaya bindirilir. Gelin arabasının arkasından, gelinin gideceği eve kendisi ile birlikte bereket götürmesi dileğiyle içerisine buğday ve darı atılmış su dökülür.
Gelin arabası damat evine gelmeden önce, kız evinden “Müjde Yastığı”nı alan biri, yastığı damada götürerek para alır. Damat evine gelen gelini, damat etrafa şeker ve paralar atarak karşılar. Sonra gelinin duvağını kaldırır ve kendi hediyesini takar. Ahretlik kapının önünde bir tüfekle bekler. İçeriden çıkan damat üç kez tüfeği ateşledikten sonra, ucunda para bağlı mendili düğün halkına doğru atar. Mendili kim alırsa, evlenme sırasının onda olduğu söylenir. Bu arada gelin dışarı çıkarılır, kucağına kız ve oğlan çocuğu oturtulur. Damat son kez babası, kardeşleri, yakın akrabaları ve arkadaşları ile oynar. Akşam üzeri arkadaşları tarafından köy içine gezmeye çıkartılır. Gerdek gecesi imam nikahı kıyılır. Genç kızlıktan kadınlığa geçen gelin, pazartesi sabahı damadın yakın akrabalarını gezer ve büyüklerin ellerini öperek onlara havlu verir. Onlar da hediye ya da para verirler. Daha sonra gelin, bir kaba su doldurur ve bu su, görümceler tarafından üç defa dökülerek, geldiği evde işlerinin su gibi akıp gitmesi temenni edilir. Öğleden sonra gelin yine gelinliğini giyer ve son defa eğlenilir. “Duvak” veya “Cuma” denilen bu eğlence, kaynananın günüdür. Sadece kadınlar kendileri çalıp, oynarlar. Eğlencenin ortasında, kaynana, orta yerde bir çömlek kırar ve bu hareketiyle “Düşmanlarım çatlasın, gelinimin çömleğin parçaları kadar çocuğu olsun.” demek ister.
Bir hafta sonra gelin, damat ve ailesi, gelinin ailesine yemeğe giderler. Buna geziden gelen “geze” veya “kız ardı” denir. Bu gezmede yemekler yenir, sohbet edilir, aynı zamanda damatlık yapmanın da gelinlik yapmak kadar zor olduğunun bilinmesi için damada bir tabak içerisinde darı getirilerek sayması istenir. Önüne pösteki getirilerek tüylerinin sayılması ve kedi getirilerek nallanması istenir. En zor olanı da damadı ayaklarından zincirle tavana asmaya kalkmalarıdır. Bunların üstesinden gelemeyeceğini bilen damat, para vererek gençlerden kurtulmaya çalışır. İki üç gün sonra da gelinin ailesi oğlan evine yemeğe gider. Bu ziyaretlerde iki ailenin daha iyi anlaşması, kaynaşması amaçlanır.
Yörede kız kaçırma olayları çok sık görülür. Ailesi tarafından verilmeyen kızlar kendileri kaçar. Oğlanın çok sevip de alamadığı kızı da oğlan kaçırır. Sonunda aileler arasında anlaşma sağlanır ve düğün yapılır. Bu olaylar yörede normal karşılanmakta ve hiç yadırganmamaktadır.
Bayram Geleneği
Kırklareli’de Ramazan Bayramı, Kurban Bayramı, Mart Dokuzu ve Hıdrellez gelenekleri halk tarafından kutlanan bayramlardır. Ramazan ve Kurban Bayramları yaklaşırken evlerde temizlik yapılır, baklavalar hazırlanır. Yeni giysiler için alışveriş yapılır. Ramazan Bayramının arefesinde kuşların bile oruç tuttuğuna inanılır, herkesin oruç tutması istenir. Arefe günü doğan çocuklara Arife, Arif, Ramazan Bayramında doğan çocuklara da Ramazan, Ramize, Bayram gibi isimler konur.
Arefe akşamı herkes banyo yapar, temizlenir ve erkenden yatar. Bayram sabahı erken kalkılır, erkekler bayram namazına gider. Erkekler bayram namazından dönene kadar evdeki kadın ve çocuklar yemek yemez, su içmez. Bayram namazı sonrasında küçükler büyüklerin ellerinden, büyükler de küçüklerin gözlerinden öper, hediyeleşme olur. Topluca yapılan kahvaltı sonrasında mezarlıklara ziyarete gidilir. Kurban bayramında,aile varlıklı ise kurban kesilir. Yaşı küçük olanlar, büyüklere ziyarete gider, el öpüp bayramlaşırlar. Bayramlarda dargınlar barıştırılır.
Mart Dokuzu (Nevruz) Kutlamaları
Nevruz, Kırklareli’de Mart Dokuzu ismiyle bilinmekte ve 22 Mart tarihinde kutlanmaktadır. Mart Dokuzu’yla birlikte havaların iyileşeceğine inanılmaktadır. 22 Mart tarihinde, ikindi ile akşam saatleri arasında kutlamaların yapılacağı il merkezindeki Çamlık bölgesinde kurabiye, poğaça ve diğer yiyeceklerini alan halk toplanır. Kutlama yerinde çocuklar uçurtma uçurur, genç kızlar ip atlar, salıncaklarda sallanılır, istop, körebe, ip çekme, yakar topu  gibi oyunlar oynanır. Akşam ezanı sıralarında, herkes evine gitmek üzere kutlama alanından ayrılır.
Hıdrellez Kutlamaları
Kırklareli’de Hıdrellez kışın sonu, yazın başlangıcı olarak kabul edilmektedir. Özellikle köylerde, halk takvimine göre yıl iki bölüm olarak kabul edilmektedir. Bunların biri yaz, diğeri de kıştır. 6 Mayıs ile 7 Kasım arasındaki 186 gün yaz, 8 Kasım ile 5 Mayıs arasındaki 179 gün de kış günleridir. 8 Kasım’da başlayıp 5 Mayıs’ta sona eren kış günlerine ise Kasım günleri denmektedir. Hızır ve İlyas peygamberlerin buluştuğu gün olarak kabul edilen Hıdrellez, halk arasında değişik şekillerde söylenmektedir; Hıdrellez, Hederlez, Ederlez, Hiderlez, İderlez, İlkyaz gibi.
30-35 yıl öncesine kadar Kırklareli halkı, 5 Mayıs günü kırlardan 41 çeşit ot toplamakta, bunları içi su dolu bir küp veya kazana koymaktaydılar. Sabah kalkınca bu suyla tüm aile bireyleri yıkanmaktaydı. Bununla ailenin temiz olacağına, cildin güzelleşeceğine ve hastalıklardan arınıp, zindelik kazanılacağına inanılırdı. Bu gelenek kısmen de olsa halen devam etmektedir. 6 Mayıs gecesi, ateş yakılıp üzerinden atlanır. Bununla, yıl içinde kazanılmış olumsuz ve kötü olan her şeyin yok olacağına inanılır. Bu ateşte hasırlar yakılmakta, böylece bit, pire ve günahlardan da arınıldığına inanılmaktadır. Eski yıllarda, Hıdrelleze bir hafta kala hazırlıklar başlamaktaydı. Evlerde temizlik yapılır ve Hıdrellez pikniği için yiyecekler önceden hazırlanırdı. Ekonomik durumu iyi olanlar, 6 Mayıs günü çevirme yapıp yemek için oğlak ve kuzu almaya gayret gösterirler.
Kırklareli’de çok uzun yıllar önce Hıdrellez’in kutlandığı yerlere “Hıdırlık“ denilmekteydi. Kent merkezine 36 km. mesafedeki Azizbaba Köyü’nün yanında bulunan ve “Hıdırlık” denilen bölgede, 6 Mayıs günü Hıdrellez eğlenceleri yapılmaktaydı. Daha sonra Kırklareli merkezine 5 km. mesafedeki Şeytandere ve Asilbeyli Deresi kenarlarında kutlamalar yapılmaya başlanmıştır. Eğlenceler 1990 yılından beri, mayıs ayının güneşli bir hafta sonunda (genellikle ikinci haftadan itibaren) Kırklareli Belediyesi’nin organize ettiği “Karagöz Kültür, Sanat ve Kakava Şenlikleri” ismiyle, Şeytandere’de kutlanmaktadır. Hıdrellez kutlamalarının yapılacağı günden bir gün önce, yer kalmayacak endişesiyle, Şeytandere’ye çadırlar kurulur, yerler ayrılır. Şenlik kutlamalarında, Şeytandere’nin her iki yakasında yer bulmakta zorluk çekilmektedir. Kilometrelerce uzunluktaki bu alanda çadırlarını kuranlar, yaktıkları ateşte ızgara yaparlar, çaylarını demler, yiyip içip eğlenirler. Köprüye yakın bir yere kurulan sahnede konserler verilir, davul ve zurnalar eşliğinde çeşitli oyunlar tertip edilir.
Kırklareli Merkez İlçe’de yapılan bu Hıdrellez eğlence ve kutlamalarının dışında ilin değişik yerlerinde de Hıdrellez kutlamaları yapılmaktadır. Merkez İlçe Erikler Köyü’nde Hıdrellez sabahı güneş doğmadan kalkıp, dereden alınan su içine, akşamdan toplanan “Silkinti Otu” atılarak, banyo yapılır. 7 ve 8 Mayıs günlerinde de Hıdrellez pikniği yapılır. Kuzu ve oğlaklar çevrilir, sucuk kızartılır, köfte yapılır. Bu eğlencelere komşu köylerden de katılanlar olur.
Babaeski İlçesi Karahalil Beldesi ile Büyük Mandıra Beldesi’nde Hıdrellezde yağlı pehlivan güreşleri yapılır
Bulgaristan’a 2 km. mesafedeki Demirköy ilçesine bağlı Beğendik Köyü’nde; köyün kuzey batısında Maşatlık denen yere 27 Mart (Kırklar) ve Mayıs’ın 6’sında Hıdrellez için çıkılır;ip atlanır, salıncakta sallanılarak baharın gelişi kutlanır.
Babaeski İlçesi’ne 20 km. mesafedeki Yeniköy’de Hıdrellez’e 40 gün kala “Kırklar” adıyla kutlama yapılır. Salıncaklarda sallanılır, yumurtalar boyanır. “Kırklar, manda gölde mırklar.” sözleriyle hayvanların ilk kez çimene çıkması gerektiği vurgulanır. Hıdrellezde akşamdan ateş yakılıp üzerinden atlanılır. Hıdrellez sabahı erkenden kalkılıp evlere söğüt dalı asılır. Söğüt dalının evlere asılmasının veya vücudun herhangi bir yerine bağlanmasının, sağlık getireceğine inanılmaktadır.
Kırklareli kent merkezine 35 km. mesafede, Bulgaristan sınırında bulunan Geçitağzı Köyü’nde de 41 çeşit ot toplanıp, bu otlar sabah erkenden dereden alınan suyun içine atılmakta ve bununla yıkanılmaktadır. Bununla hastalıklardan kurtulup, sağlıklı ve zinde olunacağına inanılmaktadır.
Hıdrellez kutlamalarına dair gelenekler, bugün bazı köylerde ya çok zayıflamış, ya da tamamen unutulmuştur.İlde bugün için Hıdrellez kutlamalarını halen devam ettiren köyler; Hamdibey,
Sivriler, Balaban, Düğüncülü, Taşağıl, Ertuğrul, Kuleli, Sinanlı, Nadırlı, Karahalil, Erikler Yurdu ve Karakoç köyleridir.
Kırklareli’de Hıdrellez ile ilgili bazı inanışlar da şunlardır:
— Hıdrellez, evlerde temizlik yapılarak karşılanmalıdır.
— İneklerin sütü kesilmesin diye Hıdrelleze 7 gün kala kimseye peynir ve yoğurt mayası verilmez.
— Evin bereketi gitmesin düşüncesiyle kimseye ekmek mayası verilmez.
— Hıdrellezden 1 gün önce (5 Mayıs) kırlardan 41 çeşit ot, küçük taş ve kekik otu toplanır. Bunlar su dolu bir kap içine atılır ve Hıdrellez sabahı bu suyla el, yüz yıkanır (Bunu yapmakla cildin güzelleşeceğine ve hastalıklardan arınıp, zindelik kazanılacağına inanılır).
— 5 Mayıs’ta 41 çeşit ot toplanıp eve gelince, evde bulunan eski hasır ve eşyalardan bir kısmının yakılmasıyla bit, pire ve günahlardan arınılacağına; yakılan bu ateşin üzerinden atlamakla da yıl içinde kazanılmış olumsuz ve kötü alışkanlıkların yok olacağına inanılmaktadır.
— Hıdrellez gecesi (5 Mayıs’ta) evin ana giriş kapısına ağaçlardan koparılan yeşil yapraklı dal konur. Özellikle kapıya asılan söğüt dalının sağlık getireceğine inanılmaktadır.
— Hıdrellez akşamı toplanan genç kızlar, bir çömleğin içine kendilerine ait bir eşyayı (boncuk, yüzük) atarlar. Hıdrellez sabahı tekrar toplanan genç kızlar, küçük bir çocuğun gözlerini bağlayarak çömlekten boncuk ve yüzükleri tek tek çektirirler. Bu sırada mani bilen kızlar da tek tek mani söylerler. Kimin eşyası hangi manide çömlekten çekilmiş ise; o genç kız, o maniyi kendine göre yorumlar.
— Hıdrellez gecesi ısırgan otu koparılıp evin önüne konur. Isırgan otu sabaha kadar yendiyse, o kişinin seneye Hıdrelleze kadar öleceğine, yenmediyse yaşayacağına inanılır.
 Hıdrellez akşamı (5 Mayıs) kadın ve kızlar ellerine kına yakarlar.
— Hıdrellez akşamı bahçede kenar ve köşelere bakılır. Şayet bakılan yerlerde toprak parıldarsa orada hazine olacağına inanılır.
— Hıdrellez akşamı ikindiden sonra bahçede bulunan gül ağacının altına insanlar isteklerinin resmini çizerler.Ev isteyen ev şekli, araba isteyen araba şekli, hayvan isteyen hayvan şekli, evlilik isteyen sevdiğini canlandıran bir resim çizer ve dilekte bulunurlar. Bunu yapmakla o yıl içerisinde isteklerinin gerçekleşeceğine inanırlar.
— Hıdrellez sabahı uykudan erkenden kalkılır.
— Hıdrellez sabahı anne ve babalar çocuklarını uykudan erken kaldırmak için “kalkın” demezler “uçun, uçun” derler.
— Hıdrellez sabahı insanlar uykudan yeşil dallarla uyandırılır.
— Hıdrellez sabahı erkenden kalkılıp dereden üç kez geçilir. Çim üzerindeki çiğlere el sürülüp yüzler ıslatılır.
— Boyu çok uzun olanların başına hıdrellez sabahı çubukla vurulur (Boyun daha fazla uzamaması için).
— Meyve yapmayan ağaçlar Hıdrellez sabahı baltayla korkutulur (Ağaçların korkup meyve vereceğine inanılır).
— Hıdrellez sabahı, hayvanlar yeşil dallarla dereye sulamaya götürülür.
— Hıdrellez günü, uyku uyunmaz. Uyku uyunursa bütün yıl uyunamayacağına ve işinin iyi gitmeyeceğine inanılır.
— Hıdrellez günü badana, temizlik yapılmaz. Kıra çalışmaya gidilmez.
— Hıdrellez günü un elenmez, çamaşır yıkanmaz.
— Hıdrellez günü dikiş dikilmez.
— Hıdrellez günü kavga edilmez. Kavga edilirse bir yıl boyunca kavgalı olacağına inanılır.
— Hıdrellez günü hamile kadınların salıncakta sallanmasına izin verilmez.
— Hıdrellez günü makas iple bağlanır, açılmaz. Makas kimseye verilmez, elle tutulmaz.
— Hayvanların sütünün çok olması için Hıdrellez günü süt pişirilmez, gece pişirilir. Sütü olmayan komşulara süt verilir, yayıkta ayran yapılıp komşulara dağıtılır.
— Hıdrellez günü ekmek yapılmaz.
— Bazı köylerde Hıdrellez sabahı silah atılır.
— Hıdrellez günü beyaz kelebek görülürse o yıl şans ve kısmetin açık olacağına inanılır.
Hıdrellez hakkında söylenen birkaç atasözü de şunlardır:
Hıdrellezde yağan yağmurun bereketli olduğunu belirtmek için; “Hıdrellez yağmurunun damlaları altın olur.” denmektedir.
Toprakla ilgili işlerin Hıdrelleze kadar yapılması gerektiği konusunda; “Hıdrelleze kadar bir tutam, Hıdrellezden sonra tutam tutam.” denmektedir.
Hıdrellezden sonra yaz olacağı konusunda “Az bilirim uz bilirim, Hıdrellezden sonra yaz bilirim.” denmektedir.
Kalbi temiz olan insanların zorda kaldıklarında beklemedikleri yerlerden yardım görebileceklerini belirtmek için de “Kul sıkışmayınca Hızır yetişmez.” atasözü kullanılmaktadır.
Ölüm Adetleri
Bir kişi öldüğünde, evdeki insanlar tarafından yakında ve uzakta bulunan akraba ve yakınlarına haber verilir. Ölüm olayı, köy veya kasaba içine camiden sela okunarak haber verilir. Ölen kişinin defnine çok uzaktan gelecek olan yakınları varsa, ölenin defnedilmesi bir güne kadar bekletilebilir.
Ölen kişinin ölüm anı anlaşılınca, başında ezan okunur. Ölünce çenesi bağlanır, göz kapakları kapatılır.Mezar kazıcıları tarafından, mezar kazılır. Bu arada evde ölen kişi yıkanmış, son kez yakınlarına gösterilmiş ve gömülecek duruma getirilmiştir. Ölenin defnedilmesi için gelen akrabaları, eş, dost ve yakınları tarafından cami hocasının önderliğinde bazı köy ve kasabalarda ölenin evinde, bazı köy ve kasabalarda ise camide cenaze namazı kılınır. Buradan da mezarlığa götürülür. (Kadınlar camiye veya mezarlığa gitmez, evde kalır.) Tabuttaki cenazenin mezarlığa götürülmesi esnasında herkes cenazeyi taşımak için birbiriyle yarışır. Daha önce hazırlanmış olan mezara gelindiğinde birinci derecedeki yakınları tarafından mezarın içine indirilen beyaz bezle kefenlenmiş ölü, yüzü kıbleye gelecek şekilde yan yatırılır.Orada bulunanlar tarafından mezar çok hızlı bir şekilde kapatılır. Mezarın üstüne baş kısmından ayak kısmına doğru ibrikle su dökülür ve ibrik mezarın yanında bırakılır. Su; temizliği, saflığı, arınmayı ifade eder. Ayrıca mezara su dökülmesi kabir ateşini söndüreceği inancıyla da ilgilidir. Hoca tarafından okunan duanın bitmesiyle gelenler mezarlıktan ayrılır. Mezarlıktan ayrılırken ölünün yakınlarına tekrar başsağlığı dileğinde bulunulur.
Ölü camiye veya mezarlığa götürülmek üzere cemaat tarafından evden alınınca geride kalan kadınlar da Kur’an okuyup dua ederler. Bu arada helva pişirilip dağıtılır.
Kiremit üzerine yakılan anberden buhur, tütsü yapılarak ölü evinin etrafında dolaştırılır. Evin etrafından geçen insanlar bu kokuyu hissedince o evde cenaze olduğunu anlar. Ölüm olayının birinci gününden itibaren yedi gün, ölü evinde Tebareke okunur ve yedi gün boyunca ölünün yıkandığı yerde mum yakılır. Ölümün yedinci günü mevlit okutulur. Kırkıncı günü helva yapılıp yakınlara, konu komşuya dağıtılır. Bunlar, ölenin ruhu için yapılmış kansız kurban ikramlarıdır. Geçmişte bunlar kötü ruhların yapacağı kötülüklerden korunmak, iyi ruhların yardımını kazanmak ve ölenin ruhunun mutluluğu için yapılırken, günümüzde “Allah rızası” içinyapılmaktadır. Ölümün elli ikinci gecesi de mevlit okunur. Yedinci gününde ölenin karnının şiştiğine, kırkıncı günde burnunun düştüğüne ve elli ikinci günde de kemiklerinin eklem yerlerinin birbirinden ayrıldığına inanılmaktadır.
Ölümünden sonraki ilk Ramazan veya Kurban bayramında, ölenin mezar taşları mezarına dikilir.
Ölenin elbiseleri fakir-fukaraya dağıtılır. Sağlığında vasiyeti varsa yerine getirilmesine özen gösterilir. Bayramlarda, ölenin ruhunun, yakınlarını mezarlığa beklediğine inanılır ve her bayram, mezarı ziyaret edilip dua okunur.
Mezar Taşları
Bilinen ilk insan topluluklarından günümüze değin,her yerleşim merkezinin içinde veya yakınında mezarlık alanlar bulunmaktadır.Yine bilinen tarihin en erken dönemlerinden itibaren,insanlar ölen yakınlarının defnedildiği mezarları birtakım işaretlerle,yazıtlı veya yazıtsız dikilitaşlarla belirlemişlerdir.Nitekim bölgedeki mezar taşlarında, orada yatan kişi genç yaşta ölmüş ise dünyaya doymamışlığı, geride bıraktıklarını çok seviyorsa, onlara özlemi anlatılmaktadır. Bir çoğunda da ölen kişinin mesleği belirtilmektedir.
Kırklarel’de mevcut mezar taşlarından bazı örnekler:
            Bir kuş gibi
            Uçtum yuvadan
            Beş yaşında ecel
            Ayırdı anadan, babadan
            Ah ederim
            Yaram derin
            Genç yaşta
            Büküldü belim
            Kara toprakmış yerim
            32’de Hak kıldı kerim
            Hey! Yolcu hey!
            Dur biraz dur.
            Hayatın sonu bak! Budur.
            Vakti gelince ecelin
            Değişmez hükmü ezelin.
            Hemşehrim Hediyem ile ben
            Yuvam pürsurur şen iken
            İlk önce oğlum, sonra ben,
            Göçtük henüz pek genç iken.
            Süleyman Alalıyım ben
            Dilerim Fatiha senden
Batıl İnançlar
Bilim ve mantıkla bağdaşmayan, kuşaktan kuşağa aktarılarak günümüze kadar gelen batıl inançlara şu örnekler verilebilir:
a) Doğum ile ilgili inanışlar;
— Hamile kadın ekşi yerse erkek, tatlı yerse kız çocuğu doğuracağına inanılır. (Karahalil)
— Hamile kadının başı üzerine haberi olmadan bir miktar tuz bırakılır. Eğer kadın eli ile ağzına dokunursa kız, burnuna dokunursa erkek çocuğu olacağına inanılır. (Karahalil)
— Hamile kadının karnı sivri olursa oğlan, yassı olursa kız doğuracağına inanılır. (Karahalil)
b) Ölüm ile ilgili inanışlar;
— Üç aylarda ölenlere, Ramazan Bayramı sabahı, bayram namazı kılınana kadar soru sorulmazmış.
Baykuş (kukumav), kimin evinin üstünde öterse,o evden ölü çıkacağına inanılır. (Çengelli Köyü)
Birisi ölünce mezarı üstüne hemen yağmur düşerse ardından birkaç gün devamlı yağmur yağar. (Karahalil)
— Cenaze ile gelin halayı karşılaşırsa, ardından çok ölen olur. (Karahalil)
— Durup dururken sandık çatlarsa kadın, kapı çatlarsa erkek ölür. (Karahalil)
— Süt çocukları ölürse, günahsız olduğuna ve cennete gittiğine, ahirette anasına-babasına su taşıyacağına inanılır.
— Doğumda ve lohusalık durumunda ölenlerin cennete gideceğine inanılır. (Karahalil)
— Küçük çocuklar ölünce az ağlamak gerektiğine, ağlansa bile göz yaşlarının akıtılmadan ağlanmasına, aksi halde ölen küçük çocuğun ahirette gözyaşı ile boğulacağına inanılır. (Karahalil)
Birisi ölünce, ölünün yıkanacağı su kendi evinden değil de, uzaktan alınır. Ölünün o evden uzaklaşacağına inanılır.
c) Hayvanlarla ilgili inanışlar;
— Kargalar havada bağırarak uçarlarsa havanın bozacağına inanılır.
— Bir evde çok karınca çıkarsa, o evde bolluk olacağına inanılır.
— Horoz ikindi vakti kapıya doğru öterse, misafir geleceğine inanılır. (Karahalil)
— Karıncalar toprak üstüne fazla sayıda çıkarsa, yağmur yağacağına inanılır. (İnece)
— Köpek uluması iyiye yorumlanmaz.
d) Bitkilerle ilgili inanışlar;
— Meyve ağaçları çiçeklerini döktükten sonra, ikinciye çiçek açarsa kışın çok çetin geçeceğine inanılır.
e) Diğer inançlar;
— Güneş batarken kızarırsa, “Gün ardına baktı, yarın hava iyi olacak.” diye inanılır.
— Bir kişinin avucunun içi kaşınırsa, eline para geçeceğine; ayağının altı kaşınırsa, yolculuğa çıkacağına inanılır.
— Sağ gözün seğirmesi iyiye, sol gözün seğirmesi kötüye yorumlanır.
— Güneş batarken yemek yenmez. İnsanın kısmetinin kapanacağına inanılır.

Fehmi Duman