KÖYÜME DOKUNMA PLATFORMU “Köylüden desteğini aldı”
Sakarya İnternet Yayıncıları Derneği Genel Sekreteri – sakaya54.net Genel Yayın Yönetmeni Fehmi DUMAN ÖYÜME DOKUNMA PLATFORMU Başkanı Mecdi Cengiz İle Konuştu
Üzgünüm, çok ama çok üzgünüm. Sakarya adına üzgünüm, DEVLET ve CUMHURİYET geleneğimizin CUMHURİYETLE YAŞIT, en köklü kurumu, KÖYÜM, KÖYÜN, KÖYÜMÜZ, KÖYLERİMİZ adına üzgünüm. ELİ NASIRLI MİLLETİN EFENDİSİNİN, TOPRAK ANANIN can yoldaşı KÖYLÜ kardeşim adına üzgünüm.
Türkiyemizin BEKASINI dert edinenler bilsinler ki, KÖY ve KÖYLÜ BEKAMIZIN TEMELİDİR.
Köyler yok olursa, kurtlar, kuşlar, ağaçlar, yeşiller, dereler, korular, bağlar, bahçeler, Çayırlar, meralar, tavuklar, horoz sesleri, köpek havlamaları, meyve ağaçları,
KISACASI, üreten, doyuran, doğuran TOPRAK ANA YOK olur. Onun için üzülür, dertlenir, kahrolurum.
Bunları seyreden Muhtarım için üzülürüm.
Gelecekte,Çocuklarının, Torunlarının, BETON yığını bir yerde yaşayacağını düşünmeyen, köyüne sahip çıkmayan Köylüm adına üzgünüm gerçekten çok üzgünüm
Ama ümitsizlik yok bizde.
BU DEVRAN BÖYLE SÜRMEZ, BU KERVAN BÖYLE GİTMEZ.
Ve herkes bilsin ki SON PİŞMANLIK FAYDA ETMEZ..
Onun için diyoruz ki, TOPRAK ANANIN bağrında yaşayan KÖYLÜ KARDEŞİM, KÖYÜNÜN GELECEĞİ ADINA SORUMLULUK TAŞIYAN SEVGİLİ MUHTARIM, KÖYÜNE SAHİP ÇIK.Unutmayın, köyler sadece orada yaşayanların değil
HEPİMİZİNDİR, köyler şehirlerimizin AKCIĞERIDIR.
Köyler ANADOLU’nun kadim kültürünün yuvasıdır. Ve Türkiyede özellikle Sakaryada bu mücadele için kurduğumuz KÖYÜME DOKUNMA PLATFORMU ‘na destek olmaya davet ediyoruz.
Derdimiz, tasamız, davamız; KÖYLER YOK OLMASIN, BETON YIĞININA DÖNMESİN, ÇOCUKLARIMIZ İÇİN GELECEĞİMİZ YEŞİL KALSIN
Mecdi Cengiz”Aynı durumda sayısız köy var. Köy yani MAHALLE muhtarları bu vebalin altından kalkamaz.
Biz onların üzerindeki baskıyı biliyoruz.
Şu gerçeği herkes bilsin.
Muhtarlar, Halk olmadan tek başına bu işi çözemedi.
Halk bu işin içinde mutlaka olmalı, çünkü bu sorun tek başına Muhtarlara bırakılamaz.
Kısaca şunu belirteyim, muhtarların ezici çoğunluğu dilekçelerini takip etmedi ve idari yargıya gitme hakkını kaybetti.
Ama belediye isterse işleme alabilir.
Bunun dışında yeniden dilekçe vermekte mümkün.
Ancak Dilekçe halkın imzaları eklenerek verilmeli.
Dilekcenin bir nüshasına alındığına dair kayıt, TARİH ve sayısı olmalı.
Türkiye’nin 29 Büyükşehrinde binlerce köy KIRSAL MAHALLE OLDU.
Bir tek Sakarya’da yok.
Bu sorunlar için KÖYÜME DOKUNMA PLATFORMU ‘nu kurduk.
Devlet geleneğimizin temeli, Ek0nomik ve sosyal hayatımızın taşıyıcı kolonu olan KÖYLERİMİZİN, köyden mahalleye çevrilmesinden sonra, Tarım ve hayvancılığın büyük oranda zarar görmesi üzerine,Sn Cumhurbaşkanımızın direktifleri ile çıkarılan 7254 sayılı KIRSAL MAHALLE kanununun Sakaryada uygulanmasında yaşanan sorunlar ve Sakarya Belediyelerinin izlediği olumsuz tutumlarla ilgili olarak, KÖYÜME DOKUNMA PLATFORMU’nun verdiği mücadelede, ilçelerde SAKARYA GÜNDEMİ-‘i ile köyün, köylünün ve platformumuzun Türkiye genelinde sesi olan, sakarya54.net Genel Yayın Yönetmeni Fehmi DUMAN ve Foto Muhabiri Necla Bakan’a, KIRSAL MAHALLE haklarını almaları için mücadele ettiğimiz, TOPRAK ANA bekçileri Köylerimiz (mahalle) ve KÖYÜME DOKUNMA PLATFORMU adına TEŞEKKÜR EDERİZ.
Aysem Sahika Bilgin Diyor Ki
Köyüme Dokunma!
Hayatım boyunca şehirde yaşadım ama kendimi bildim bileli bir köye ait oldum. Haftasonları gideceğimiz, ailemizin būyūkleriyle gōrūsebileceğimiz bir köyūmūz oldu hep. Yaz tatillerinde geniş ailemiz köy evinde toplanır, kuzenlerimle bir panayır yerine dõnūstūrūrdūk bahçesini. Dedemin elleriyle kurduğu salıncakta sallanır, incir ağacının dallarında oturup sohbetler eder ve kıpkırmızı incirleri karnımız ağrıyana kadar yerdik.
İçine doğduğum etnik kūltūrde önemli bir kimlikti köy. Hangi kōydensin diye sorulurdu birine adını bile sormadan önce.
Öylesine kanıksadığım bir durumdu ki bu köyü olmayan insanlara şaşardım küçük yaşlardan beri. Benim için karne alınınca koşarak gidilen ilk yerdi ve Heidi çizgi filminin içindeki bir kahraman gibi hissederdim kendimi dedemle botlarımızı giyip ormana doğru yürürken.
Kulaklarımızdan gitmeyen o gürültüyle, göz gözü görmeyen bir toz bulutuna uyandığımız o Ağustos gecesinde, 17-Agustos-1999’da, kendimizi evden dışarı atar atmaz sadece köye gitmek istedim. Yollar kapanmıştı ve ulaşım zordu. Saatler süren bir yolculuktan sonra köye ulaşmış, aylarca bahçesinden çıkmamıştık. Güvenli olduğunu düşündüğüm tek yerdi. Ne kadar şanslı olduğumu o kara günlerde çok iyi anladım.
Köy köklerindi, hatıralarındı, geleneklerin, göreneklerindi ve doğanın seni sarıp sarmaladığı ve şifalandırdığı biryerdi.
Anne olunca çocukların için bambaşka bir dünya yaratmak istiyorsun, soluduğu en temiz hava olsun, yediği en naturel yiyecek olsun istiyorsun. Köy anne olarak beni karşıldığında da yine istediğim herşeyi bana sunuyordu.
Çocuklarımın tıpkı benim çocukluğumda yaptığım gibi kuzenleriyle buluşmalarını, macera ormanı adını verdikleri bahçede oyunlarını, sokak köpeklerini sahiplenip koşulsuzca nasıl sevdiğini gördüm. Onların mutluluğu, kahkahaları daha da güzelleştirdi köy evimizin bahçesini, oya gibi yeni hatıralar işledi her köşesine.
Herkesten önce uyanıp güneşin doğuşunu izlediğim, kendimle kaldığım, çığ düşen çimenler üzerinde yürüdüğüm anlarda köklerime yakın olmanın zenginliğini duydum.
Pandemi döneminde bir bahçenin, ayağını çimene basacağın bir toprağın olmasının ne anlama geldiğini kavradık tüm dünya olarak. Hepimiz birer kamp sandalyesi aldık, hep yanından geçtiğimiz ama gidip görmediğimiz yaylalara çıktık ve doğaya karışmak istedik. Çünkü ihtiyacımız olan şey temiz havaydı, korkulardan uzaklaşıp anda kalabilmekti, bir çiçeğin yapraklarını izlerken kaybolmaktı belki. Hepimizin hayatında derinden biryerlere dokundu pandemi, şehrin koşturmacasının anlamsızlığını anladık. Ters göçler yaşadık, şehirlerden köylerimize döndük.
Tabiki zamanla köylerimiz değişmeye, kalabalıklaşmaya ormana giden yollarında yüksek katlı apartmanlar boy göstermeye başladı. Kanunlar hızlıca değişiyordu ve köy arazileri köylünün izni ve rızası olmadan belediyelerce satışa çıkarılıyordu. Artan nüfusla kentleşmenin köylere yayılması kaçınılmazdı belki ama başka bir yolunun mümkün olduğunu başka diyarlarda görüyorduk. O nefes aldığımız, en dara düştüğümüzde koşup sığındığımız köyler bu hızla ne hale gelir hayal etmek bile istemiyorum.
15 yıldır Amerika’da yaşıyor şehirlerle kırsal hayatın nasıl ayrıştırıldığını, yapılaşma konusunda kuralların katılığını bizzat yaşıyorum. Gezip gördükçe başka coğrafyalarda başka halkların köylerini, doğal miraslarını tahrip etmeden yüzyıllarca nasıl koruduklarına şaşırıyor,imreniyor, bizim köylerimizin gidişatına üzülüyorum.
Hepimizin bildiği benim de çok sevdiğim o Kızılderili ata sözünde söylendiği gibi “Biz bu dünyayı atalarımızdan miras almadık, çocuklarımızdan emanet aldık” ve bu emanete
ihanet etmemize akıl sır erdirmek gerçekten zor.
An’da kalabilmekle, hayatı doyasıya yaşamakla bu dünyaya karşı sorumluluk duymak arasında muhteşem bir denge var. O denge bizi insan yapıyor, bizi muhteşem bir birliğin içine alıyor. Ve hayatı dünyanın dengesini bozmadan yaşayabilmekten, senden sonra gelecek kuşaklara ulaşacak gibi koruyarak, bunun farkındalığıyla yasamaktan daha insani bir gaye düşünemiyorum.
İşte tüm bu duygularla bir grup köy ve doğa sevdalısı Köyüme Dokunma adlı bir platform kurdu geçtiğimiz günlerde. Hayatını toplumsal konulara adayan sevgili babam Mecdi Cengiz ve idealist arkadaşlarının kurmuş olduğu bu platform köylerin kırsal mahalle kimliklerinin korunması, muhtarların bilgilendirilmesi ve belediyelerle koordineli bir çalışmanın yürütülmesi adına yoğun bir uğraş veriyor. Köylerimizde toplu konutlar yükselmesin, özerkliklerini ve doğal güzelliklerini yitirmesin ve torunlarına, torunlarının çocuklarına bir avuç yeşil toprak kalsın diye sürüyor bu mücadele.
Bende bu onurlu mücadeleye kulak vermek gerektiğine inandığım için sizlerle paylaşmak istedim. Değerli vaktinizi ayırıp sonuna kadar okuduğunuz için teşekkür ederim.
Orda bir köy var uzakta dediğimiz köyler şarkılarda kalmasın, çocuklarımıza kalsın. .. Sevgilerimle,