İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, 21 Aralık Çarşamba günü TBMM grup toplantısında;
İktidarın sendikal örgütlenmeye %2 barajı getirerek üye kaybı yaşayan yandaş sendikalarını kurtarma çabasına,
Cumhuriyetimizi beğenmeyenlerin; çocuklarımızı açlığa, gençlerimizi mutsuzluğa, kadınları da endişeye mahkûm ettiği kirli bir distopyayla mücadele etmemize,
Empati, vicdan, sorumluluk bilinci gibi insani kavramlarla bağını tamamen koparmış sosyopat yönetim anlayışına,
Milletimizin ütüldüğü kumar masalarında bereket olmayacağına,
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanımız Ekrem İmamoğlu hakkında verilen hapis ve siyasi yasak kararına,
Millet iradesinin üzerinde vesayet kuran Firavun iktidarını yıkacak Musaların var olduğuna,
“Önce şahsım, önce koltuğum” diyenlere inat; “Önce millet, önce memleket” demeye inatla devam edeceğimize ilişkin görüşlerini paylaştı.
Genel Başkan Meral Akşener, 21 Aralık Çarşamba günü TBMM grup toplantısında;
İktidarın sendikal örgütlenmeye %2 barajı getirmesine ilişkin; ‘’Yine buram buram insan odaklılık kokan, Ak Parti’ye yakışır bir ucube düzenlemeyle karşı karşıyayız. Bu anlamsız düzenlemeye gerek komisyon üyelerimiz gerek de milletvekillerimiz gereken tepkiyi verdi. Ancak milletimizin aleyhine olan her teklifte olduğu gibi bu teklif de maalesef Cumhur İttifakı çoğunluğu ile komisyondan geçirildi. Grup başkanvekilimiz Erhan Usta ile Adana milletvekilimiz İsmail Koncuk Bey’ler konuyu takip ediyorlar. Bu hukuka açıkça aykırı ve sendikal örgütlenmeyi engelleyici teklifin kanunlaşmaması için İYİ Parti olarak Genel Kurul’da da üzerimize düşen sorumluluğu yerine getireceğiz.’’ diye konuştu.
Genel Başkan Meral Akşener, çocuklarımızın maruz kaldığı çirkin olaylara ilişkin; ‘’Koskoca Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin gücünü kullanan bir iktidar çocuklarımızı koruyamıyorsa; insanlarımızı sahipsiz, kimsesiz bırakıyorsa ve üstüne üstlük mesuliyet almaktan da kaçıyorsa ortalıkta; ‘Ben ülke yönetiyorum.’ diye gezemez! Kardeşim, siz bostan korkuluğu musunuz? Fakirliği, muhtaçlığı, açlığı bitiremeyecekseniz; neden o makamları işgal ediyorsunuz? O koltuklarda sarayda sefa sürüp şaşalı yemekler yemek, özel uçakla maça gidip gelmek için mi oturuyorsunuz? Sayın Erdoğan her sıkıştığında; ‘Bu konu siyasetin konusu değildir.’’ diyerek işin içinden sıyrılamazsın. Sana göre neyin siyasetin konusu olup olmadığı beni zerre ilgilendirmiyor. Engin birikiminin ve derin fikirlerinin cefasını zaten milletçe yıllardır çekiyoruz. Beni Eskişehir’deki Nur Elif ilgilendiriyor ve onun için senden hesap soracağım! Beni Van’daki Muharrem ilgilendiriyor ve onun için senden hesap soracağım! Beni, Adana’daki Emine ilgilendiriyor ve onun için senden hesap soracağım! Sen bu memlekette varlık içinde yaşarken kestane ballarıyla, manda yoğurtlarıyla Medine hurmalarıyla sefa sürerken; yokluktan, yoksulluktan ölen, açlığa mahkûm ettiğin çocuklarımız için senden hesap soracağım! Bu kürsüden defalarca gündeme getirmeme rağmen Rüzgargülü projemizi devreye almak yerine, utanmadan yasaklattığın için senden hesap soracağım! Bunlar daha iyi günlerin. Milletimizle el ele verip siyasi rantı çocuklarımızın hayatına tercih eden bu kalpsizliğin, bu vicdansızlığın hesabını sana sandıkta soracağım!’’ dedi.
Genel Başkanı Meral Akşener, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanımız Ekrem İmamoğlu hakkında verilen hapis ve siyasi yasak kararına ilişkin; ‘’Ak Parti iktidarının; millet iradesini bastırmaya çalışan bir vesayet rejimi olduğu bir kez daha gözler önüne serildi. Yargıyı, demokrasiye karşı bir sopa olarak kullanan 28 Şubat zihniyetinin günümüzdeki temsilcisi olduğu bir kez daha açığa çıktı. Seçimle alamadıkları İstanbul’u, hatta düzelteyim, seçimle alamayacakları İstanbul’u yargı yoluyla almak için yine bir rezilliğin peşine düştüler. Kadınlara ‘sürtük’ demenin suç sayılmadığı bu ülkede İç İşleri Bakanı’nın ‘ahmak’ sözünü iade etmek suç sayıldı. Belediye Başkanı’na ‘ahmak’ demek meşru ama ahmak sözünü iade etmek, suç sayıldı. Aslında Haziran ayında görülen davada yargı kararını vermişti. Kararın açıklanmasına iki gün kala davanın hâkimi değişti. Yani seçimleri iptal ettikleri gibi hâkimi de iptal ettiler. Sonra da bu saçmalığa ceza verecek bir hâkim bulmak için tüm Türkiye’yi taradılar ve sonunda Ak Parti teşkilatıyla boy boy fotoğrafları olan bir hâkimi davanın başına atadılar. Sonuç? Sonuç ortada. Planlı ve programlı bir şekilde siparişle çıkartılan absürt bir ceza kararı… Bakın, altını çizerek söylüyorum. Bu karar, Recep Tayyip Erdoğan’ın seçim gündemidir. Bu karar, millet iradesine yapılmış vesayetçi bir müdahaledir. Bu karar, Türk demokrasisine vurulmuş bir darbedir.’’ diye konuştu.
Genel Başkanı Meral Akşener, Saraçhane’ye gitmesine ilişkin; ‘’Demokrasimizin sahipsiz olmadığını hatırlatmak için, İstanbulluların iradesinin çiğnenemeyeceğini haykırmak için; kaybetme korkusundan gözü dönenlere karşı dimdik durmak için Saraçhane’deydik. Biz dün neredeysek bugün de oradayız. Kim ne derse desin, yarın da aynı yerde olmaya devam edeceğiz. Şayet bu kafa, yarın da hedefine Mansur Başkan’ı koyarsa; bu sefer de bir saniye düşünmeden, bir dakika gecikmeden onun yanında dimdik dururuz. Bugün nasıl ki; ‘Saray sizinse Saraçhane bizimdir!’ dediysek gerekirse; ‘Beştepe sizinse Ankara bizimdir!’ demeyi de çok iyi biliriz.’’ dedi.
Grup Konuşmasının Tamamı:
Aziz milletim, değerli milletvekilleri, sevgili gençler, kıymetli basın mensupları;
Sizleri saygı ve sevgiyle selamlıyorum.
Grup toplantımıza hoş geldiniz, sefalar getirdiniz.
Sözlerimin başında Meclis gündemine gelecek ucube bir yasadan bahsetmek istiyorum.
Biliyorsunuz Ak Parti iktidarı sendikal örgütlenmeye %2 barajı getirerek üye kaybı yaşayan, yandaş sendikalarını, kurtarmaya çalışıyor.
Bunu yaparken de, diğer sendika üyelerine,
adeta 2’nci sınıf üye muamelesi yapmak istiyor.
Bu düzenleme, daha önce, yüzde 1 olarak uygulanmak istenmiş,
ama, sendikalar arasında eşitsizlik doğuracağı gerekçesi ile,
Danıştay tarafından iptal edilmişti.
İktidar ise, her zamanki hukuk tanımazlığıyla, bu defa,
oranı, yüzde 1’den, yüzde 2’ye çıkararak, yeniden getiriyor.
Düzenlemeden, yaklaşık 250 bin memurumuz etkilenecek.
188 sendika ve 9 konfederasyonun da,
faaliyetlerine devam etmesi, mümkün olmayacak.
Bundan sonra da, yeni sendikaların kurulmasının, önüne geçilmiş olacak.
Ayrıca, sendika üyesi olması yasaklanan,
yaklaşık 1 buçuk milyon, kamu görevlimiz de,
706 liralık ödemeden mahrum kalacak.
Ez-cümle, yine buram buram insan odaklılık kokan,
Ak Parti’ye yakışır bir ucube düzenlemeyle, karşı karşıyayız.
Bu anlamsız düzenlemeye,
gerek komisyon üyelerimiz, gerek de milletvekillerimiz,
gereken tepkiyi verdi.
Ancak, milletimizin aleyhine olan, her teklifte olduğu gibi,
bu teklif de, maalesef, Cumhur İttifakı çoğunluğu ile,
komisyondan geçirildi.
Grup başkanvekilimiz, Erhan Usta ile,
Adana milletvekilimiz, İsmail Koncuk Bey’ler,
konuyu takip ediyorlar.
Bu hukuka açıkça aykırı ve sendikal örgütlenmeyi engelleyici teklifin,
kanunlaşmaması için, İYİ Parti olarak,
Genel Kurul’da da, üzerimize düşen sorumluluğu, yerine getireceğiz.
Aziz milletim;
Daha önce söylemiştim, bugün de tekrar ediyorum.
Bugün ülkemizde, iktidar eliyle oluşturulan,
bir Cumhuriyet kriziyle, karşı karşıyayız.
Millet ile devlet arasındaki bağı, koparanların;
devletin sahipliğini, milletin elinden almaya kalkanların;
Partili Cumhurbaşkanlığı denilen, ucube bir sistemle,
koskoca Türk Devleti’ni, bir kişiye ve etrafındaki yandaş takımına,
amade edeceğini düşünenlerin;
Sebep olduğu bu krizin sonuçlarını,
artık hayatımızın her alanında hissediyoruz.
“Kimsesizlerin kimsesi” olan, kerim devlet anlayışımızın yerini,
“Milletini kimsesiz bırakan” ucube bir yönetim anlayışının aldığına,
üzülerek şahit oluyoruz.
Her çocuğun geleceği,
her gencin umudu,
her kadının güvencesi olan Cumhuriyetimizi, beğenmeyenlerin;
çocuklarımızı açlığa, gençlerimizi mutsuzluğa,
kadınları da, endişeye mahkûm ettiği,
bir kirli distopyayla, mücadele ediyoruz.
Bu, öyle bir distopya ki;
Artık, “6 yaşında bir çocuk” ile başlayan cümlelerin,
devamından korkar olduk.
Çünkü ne yazık ki, artık bu ülkede, 6 yaşındaki çocuklar;
Bir gün tecavüzün, bakın istismarın demiyorum tecavüzün,
bir başka gün de, açlığın, şiddetin ve işkencenin konusu olabiliyor.
Bu utancı, bu ülkeye yaşatanlara, yuh olsun, yazıklar olsun!
Aziz milletim;
Biliyorsunuz, birkaç gün önce, Nur Elif yavrumuz,
kötü koşullarda yaşadığı ve aç bırakıldığı için hayatını kaybetti.
Daha 6 yaşındaydı…
Nur Elif’e bunları reva gören vicdansızları,
Allah’a havale ediyorum!
Şimdi, iktidar cenahından bazıları çıkıp, utanmadan;
“Zaten anne-babası cezaevindeymiş,
akrabaları kötü davranmış, her şeyden de iktidarı suçlamayın.” diyecekler.
Her zaman olduğu gibi, bu olay için de,
“bizim ne suçumuz var ki?” diyecekler.
Bu ülkede, bir çocuk öldü, bir çocuk!
Hem de, açlıktan öldü!
Hem de, kötü bakıldığı için öldü!
Soruyorum size:
Çocuklarımıza sahip çıkmak,
devleti yöneten iktidarın görevi değilse,
kimin görevidir?
İşine geldiğinde;
“Dicle’nin kenarında, kurdun kaptığı bir koyun bile,
benim mesuliyetim altındadır.” diyenler,
İşine gelmediğinde;
Ölen, daha 6 yaşında bir çocuğumuzun, sorumluluğunu,
üzerinden atabilir mi?
Atamaz!
Eğer, koskoca Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin, gücünü kullanan bir iktidar;
çocuklarımızı koruyamıyorsa,
insanlarımızı sahipsiz, kimsesiz bırakıyorsa,
ve üstüne üstlük, mesuliyet almaktan da kaçıyorsa;
ortalıkta, “ben ülke yönetiyorum” diye gezemez!
Kardeşim, siz bostan korkuluğu musunuz?
Fakirliği, muhtaçlığı, açlığı bitiremeyecekseniz,
neden o makamları işgal ediyorsunuz?
O koltuklarda;
Sarayda sefa sürüp, şaşalı yemekler yemek,
özel uçakla, maça gidip gelmek için mi oturuyorsunuz?
Sayın Erdoğan;
Her sıkıştığında, “Bu konu siyasetin konusu değildir” diyerek,
tıpkı 2019’daki gibi, Ekrem kardeşimizle, omuz omuza durmaya gittim.
Bundan yirmi sene önce, yaşadığı haksızlık karşısında,
nasıl Sayın Erdoğan’ın yanına koştuysam,
bu sefer de, Ekrem kardeşimin yanına koştum.
Sayın Zahit Akman hatırlıyor musun?
Gecenin 1’inde beni aradığını hatırlıyor musun?
Kimseleri bulamamıştınız da bula bula beni bulmuştunuz, hatırlıyor musun?
Ve ben sizin isteğinizi, ricanızı yerine getirmiştim.
Ey Yeni Şafak’ın sahipleri; eviniz basıldığında, ki gece yarısı, eviniz aramaya kalkışıldığında, bir operasyon yapıldığında kimseleri bulamamıştı avukatınız. Bula bula beni bulmuştu, ben de oradaydım.
Ya…
Ey Akit, Akit’in, o devrin ismiyle Vakit’in sahipleri, 1999…
Hatırlıyor musunuz?
Panik içinde Kocaeli’nden milletvekili adayı olan eski İç İşleri Bakanı, Refah-Yol’un İç İşleri Bakanı Meral Akşener’i panik içinde arayıp; “Abla ne olursun bizi bir gürültüyle ziyaret et, ne olursun bu fotoğrafı vermek lazım.” dediğinizde seçimi bırakıp, seçim çalışmasını bırakıp İzmit’ten sizi ziyarete gelmiştim, hatırlıyor musunuz?
Çağıra çağıra beni çağırmıştınız, kimseyi bulamamıştınız çünkü hepsi korkaktı!
Bundan 20 sene önce nasıl Emine Hanım’ın yanına koştuysam bu defa da Dilek kızımın yanına koştum.
İşte; ‘’o iddianamenin içinde şunlar, şunlar var. Bunların doğru olmadığını sen biliyorsun. Seni şahit göstersek, tanık göstersek kabul eder misin?’’
Allah şahit; bir lahza, bir an, bir saniye tereddüt etmedim.
‘’Derhâl ağabey yazın ismimi. Ne gerekiyorsa bildiklerimi söyleyeceğim.’’ dedim.
Ya, o zaman da Refah Partisi’nin kapatılmasının karşısında rahmetli Erbakan Hoca’nın yanında durdum.
Ya, şimdi bir başka şey daha var.
Buradan saygıyla anıyorum.
Rıza Akçalı, Nevzat Ercan ve Meral Akşener.
Üçümüzün imzasıyla üçümüz de genel başkan yardımcısıyız.
Refah Partisi’nin kapatılmasına dair, yanlış bulduğumuza dair çok sert bir beyanda bulunduk altına imzalarımızı koyarak.
Kulis bilgisi değildi.
Bakın, kulis bilgisi değildi.
Net, altına imzamızı koyarak.
Hem tazminat ödedik hem de hakkımızda bir soruşturma açılması için dilekçe verildi.
Biz korkmadık.
Üçümüz de korkmadık.
‘’Tek tek olmuyorsa çoğunlukla gelin.’’ dedik ve o 3 kişinin ağzından bugüne kadar da bunu duyan olmamıştır.
Bizim için zorda kaldığımız zamanlarda bırakın tazminat ödemeyi, kendi cebinden tazminat ödemeyi; evim basıldığında kimse yoktu.
Evet, biz iyiler; cesurlar, sizler ve ben bir zalimin karşısında zulme uğrayanın yanında her zaman olduk, olmaya da devem edeceğiz.
Bakın, linç edilmeye çalışıldığında nasıl sayın Kılıçdaroğlu’nun yanına koştuysam; bu defa da Ekrem İmamoğlu’nun yanına koştum.
Bugüne kadar meydanı boş bulmanın şımarıklığı ile her istediklerini yaptılar.
Bugün de hizmetleriyle milletin kalbini kazanan bir belediye başkanımızı hukuksuzluk yoluyla diskalifiye etmeye çalıştılar.
Dün kendilerine yapılanları, bugün Ekrem Başkan’a yapmaya kalkıştılar.
Ama artık bu meydanın boş olmadığını Saraçhane’de gördüler.
Bugün hedefleri Ekrem Başkan’dı.
Bu yüzden İYİ Parti olarak biz de amasız, fakatsız onun yanındaydık.
Bir saniye düşünmedik, bir dakika gecikmedik.
Haberi alır almaz yola çıktık.
Demokrasimizin sahipsiz olmadığını hatırlatmak için, İstanbulluların iradesinin çiğnenemeyeceğini haykırmak için; kaybetme korkusundan gözü dönenlere karşı dimdik durmak için Saraçhane’deydik.
Biz dün neredeysek bugün de oradayız.
Kim ne derse desin, yarın da aynı yerde olmaya devam edeceğiz.
Şayet bu kafa, yarın da hedefine Mansur Başkan’ı koyarsa; bu sefer de bir saniye düşünmeden, bir dakika gecikmeden onun yanında dimdik dururuz.
Bugün nasıl ki; “Saray sizinse Saraçhane bizimdir!” dediysek gerekirse; “Beştepe sizinse Ankara bizimdir!” demeyi de çok iyi biliriz.
Eğer ki onlar; seçim kazanma uğruna tehdit gördüğü herkesi bertaraf etmeye ant içtiyse; biz de milletin sevgisini kazanmış herkesin yanında kaya gibi durmaya Türk Milleti’nin huzurunda ant içtik!
Eğer ki onlar; koltuklarını korumak için millet iradesini yok saymaya ant içtiyse biz de Cumhuriyetimizin izinde demokrasimize sahip çıkmaya Türk Milleti’nin huzurunda ant içtik!
Eğer ki onlar nefislerinin, enaniyetlerinin, hırslarının esiri, çıkarlarının esiri olmaya ant içtiyse; biz de milletin sesinin, taleplerinin ve tercihlerinin temsilcisi olmaya Türk Milleti’nin huzurunda, ant içtik!
Değerli dava arkadaşlarım;
Belli ki bu duruşumuz, birilerinin çook zoruna gidiyor…
Sanki talimatı kendileri vermemiş gibi,
komplo teorileri üretiyorlar.
Yargı operasyonları yetmezmiş gibi,
şimdi de, algı operasyonları yapıyorlar.
Kendi beceriksizliklerini gizlemek için,
bize çamur atıyorlar.
Yalnız ben sayın Erdoğan’a harbiden çok acıdım.
Bu kadar ahmaklar sürüsünü yanına nasıl topladı?
Ciddi söylüyorum.
Silsile halinde.
Şimdi sayın Erdoğan diyor ki; ‘’Yargı doğru bir iş yaptı.’’