Türkiye Büyük Millet Meclisinin 58’inci Birleşiminde 20 vekil söz aldı

Türkiye Büyük Millet Meclisinin 58’inci Birleşiminde 20 vekil söz  aldı

ALİ FAZIL KASAP (Kütahya) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Sahte ilaçların kol gezdiği, sahte kanser ilaçlarının kol gezdiği bir Türkiye’de yaşıyoruz ama gerçekten tedavi için gereken ilaçlar seftriakson da dâhil birçok ilaç şu anda bulunamıyor. Menenjit tedavileri, bronşit tedavileri, zatürre tedavileri aksıyor.

Bu arada -yaklaşık dört yıldır gündeme getiriyorum- SMA’yla ilgili tedavilerde önerdiğimiz şey Cumhurbaşkanlığının bir uçak bedeli bile yapmayan yaklaşık 120 çocuğun beş yıldır ölümüne sebep olan bir Sağlık Bakanlığı var. Dediler ki: “Bu tedavi Türkiye’de uygulanamaz, uygulanamaz.” En son, Sağlık Bakanlığının dün bizzat Bakanın imzasıyla yayımladığı genelgede 2 tane ilaca tedavi rehberinde yer veriliyor yeni, yeni ve bu beş yıl zarfında ölen çocukların vebali kimin? Bu bitik olan sağlık sistemi sonucunda mıdır? Bu çocukların vebali gün geldiğinde sorulacaktır. Az kaldı, geliyor gelmekte olan!

Teşekkürler Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Kayışoğlu…

NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) – Kış mevsimi giderek kuraklaşırken, barajların doluluk oranı bizleri korkuturken rezerv kaynaklarımızın korunması konusunda da gerekenler yapılmıyor. Bursa’lı hemşehrilerimizden gelen fotoğraf ve şikâyetler Ramsar Sözleşmesi’yle koruma altında olan Uluabat Gölü’nün bilinçsizce, sanayi ve evsel atıklarla kirlendiğini, yok edildiğini ortaya koyuyor. Bunca zamandır Bursa’yı yöneten AKP’li yöneticiler İznik Gölü’nü, Nilüfer Çayı’nı korumadığı gibi Uluabat Gölü’nü de korumuyor. Gerçi Uluabat’ın kenarına 3 bin konutluk TOKİ yapmayı düşünenlerden su kaynaklarımızı korumasını da beklemiyoruz. Neyse ki az kaldı; çevremiz, doğamız, suyumuz için de geliyor gelmekte olan! (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Aycan…

SEFER AYCAN (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, hekimlik uygulamasının farklı bir alanı da iş yeri hekimliğidir. İş yerinde, iş yerinde çalışanlara hizmet vermek üzere kurulan iş yeri sağlık birimleri aslında çok önemli bir kamusal görevi yerine getirmektedir. Sessiz sedasız, hizmetlerini yürütmektedirler. Çalışanların sağlığını korumayı, geliştirmeyi amaçlayan iş yeri sağlık birimi; iş yeri hekimi ve iş yeri hemşiresinden oluşmaktadır. Her iş yerinde iş yeri sağlık birimi kurulması veya işverenin bu hizmeti satın alması zorunludur. Gerçekte ise bu hizmetlerin istenilen seviyeden uzakta olduğu görülmektedir. Yasal zorunluluktan, yasak savmadan öteye geçmek gerekir. İş yeri sağlık biriminin buralarda çalışan iş yeri hekimlerinin ve iş yeri hemşirelerinin sorunlarını çözmek, hizmetin kalitesini artırmak gerekir. Bu hizmetler işverenin keyfine bırakılmamalıdır, bu hizmetler aslında kamusal hizmettir. Bu nedenle, iş yeri sağlık biriminde çalışanlar kamusal güvenceye kavuşturulmalıdır, görevlerini tam manalarıyla yapmaları desteklenmelidir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Barut…

AYHAN BARUT (Adana) – Sayın Başkan, ülkemizde göçmen sorunu tüm dünyadan ayrışan bir yönüyle de tartışma konusu olmalıdır. Bu konu da salgın hastalıklar hususudur. Ülkemizi ve dünyayı etkileyen kontrolsüz göçler, aşı karşıtlığı ve yetersiz aşılama nedeniyle, mesela, ciddi biçimde kızamık salgını riski var. Aşı karşıtlığı önemli bir toplumsal sorundur ve çare bulunmak zorundadır. Toplumun bağışık hâle gelmesi için herkesin aşı olması lazım. Ülkemizde çocukluk çağı aşılarının uzun yıllardır güvenle uygulandığını biliyoruz ancak düzensiz göçmen ve aşı karşıtlığıyla ortaya çıkan kızamık gibi salgın riskine daha çok dikkat edilmesi gerekiyor. Uzmanlar ülkemizde bir süredir görülen kızamık vakalarıyla ilgili uyarıyor. Toplumsal bağışıklığın yüzde 95’in altına düşmesi hâlinde salgın boyutu daha riskli hâle gelecek. Sağlık Bakanlığını etkin önlem almaya ve harekete geçirmeye çağırıyoruz. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Bulut…

YÜCEL BULUT (Tokat) – Ulusal Süt Konseyinin çiğ sütün fiyatı konusunda devre dışı kalmasının ardından birlikler ve kooperatifler kendi bölgelerinde ihaleler açarak çiğ sütün fiyatını belirlemeye başlamışlardır. Belirlenen fiyatlar bölgelere ve sütün kalitesine göre değişiklik göstererek bir süre devam etmiş fakat artan girdi maliyetleri sonucunda belirlenen çiğ süt fiyatları yeterli gelmemeye başlamıştır. Çiğ süte Bakanlık 50 kuruş prim desteği ödemektedir. Üreticinin süt desteğinin artırılmasıyla alakalı ciddi bir beklentisi vardır. Çiğ süt prim desteği makul bir şekilde artırılsa hem üretici memnun olacak hem de tüketicinin süt ve süt ürünleri alımı ve tüketimi konusunda piyasada bir rahatlama olacaktır. Bakanlığın bütçesinden belirlenecek çiğ süt prim desteği için ek bir bütçe aktarılırsa Anadolu’nun her yerinde üretim yapan çiğ süt üreticisinin sorunu çözülmüş olacak, ayrıca dişi hayvan kesimlerinin önlenmesine de katkı sağlayacaktır. Üreticinin çiğ süt prim desteği beklentisi 1 TL ile 1,5 TL arasındadır.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Gaytancıoğlu…

OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) – “İstatistikler nasıl yalan söyler?” diye bir söz vardır. Şimdi, TÜİK sayesinde istatistiğin kendisi yalan oldu. Yarın TÜİK enflasyon oranlarını açıklayacak. Açıklanan rakama kimse inanmayacak ama bedelini dar gelirli vatandaşlarımız ödeyecek. Ücretlinin, emeklinin maaşından ne kadar çalınacak göreceğiz. Bugün İstanbul Ticaret Odası İstanbul’daki ocak ayı enflasyonunu açıkladı. Tüketici fiyatları ocakta yaklaşık yüzde 6 artmış. Kampanyalar, baskılamalar, fiyatları sabitleme çabaları demek ki işe yaramıyor, “Ben ekonomistim.” demek hiç işe yaramıyor çünkü neticesi ortada, her şey uçuyor. Bu arada ekonomistin diploması da ortada yok, herhâlde çapulacı Mehmet efendiden alınmış o diploma. Kamyondan fırlamış patlak lastik iktidarı önümüzdeki seçimde gidiyor. Şimdi umudumuz önümüzdeki üç dört aylık dönemde vatandaşımıza daha fazla zarar vermesin.

BAŞKAN – Sayın Taşkın…

ALİ CUMHUR TAŞKIN (Mersin) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın güçlü liderliğinde AK PARTİ iktidarında Türkiye tam bağımsızlık için uyguladığı millî enerji ve maden politikasıyla kıymetli maden sektöründe kendi potansiyelini harekete geçirmeyi başarmıştır. Türkiye’nin yeraltı kaynaklarını gün yüzüne çıkarma ve ekonomimize kazandırma mücadelemizde pek çok engelle karşılaştığımız hepimizin malumudur. Altın, petrolle birlikte en fazla ithal ettiğimiz ürünlerin başında gelmektedir. 2000 yılında neredeyse sıfır olan altın üretimimiz 2020 yılında 42 tonla cumhuriyet tarihinin rekorunu kırmıştır. Son beş yıllık verilere göre ortalama üretimiz yıllık 35 ton civarındadır. Göreve geldiğimizden bu yana toplam 455 ton altının üretilmesini sağladık.

Sayın Cumhurbaşkanımızın öncülüğünde her alanda olduğu gibi altın üretiminde de ülkemizin potansiyelini en üst seviyelere çıkartıyoruz diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Taşdoğan…

ALİ MUHİTTİN TAŞDOĞAN (Gaziantep) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; ön lisans biyokimya bölümü mezunları şöyle diyorlar: “İki yıl eğitim öğretim süresince aldığımız dersler ve hastane laboratuvarında kırk iş günü staj deneyimiyle, Sağlık Bakanlığı tarafından onaylı diplomalarımızla ‘biyokimya teknikeri’ unvanıyla mezun olmaktayız. Gerek almış olduğumuz dersler gerek yapmış olduğumuz staj deneyimi sonunda insan sağlığını ilgilendiren her türlü biyokimyasal analizleri yapabilecek yetkinliği kazanmış durumdayız. Bu bölümün en büyük sorunu bölüm açıldığından beri alımın olmamasıdır. Kamu sektöründe biyokimya mezunu öğrenciler kendi alanlarında bir iş olanağına sahip olmadıkları için sıkıntı yaşamaktadırlar ve KPSS’de aldıkları puanlar sağlık alımlarında ve atamalarda değerlendirilememektedir. Hastane laboratuvar alanlarında ve üniversite araştırma hastaneleri laboratuvarlarında 200 kişilik bir atamayla ön lisans biyokimya bölümüne de yetki verilmesi…”

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Etyemez…

HALİL ETYEMEZ (Konya) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Geleceğimizin teminatı olan evlatlarımızın iyi bir eğitim alması için bütün imkânlarımızı seferber ediyor, eğitime erişimi artırmak için sosyal politikalarla öğrencilerimizi destekliyoruz. Hâlihazırda eğitim öğretim yılının başında 1,5 milyon olan ücretsiz yemekten faydalanan öğrenci sayısını önce 1,8 milyona çıkardık, şimdi de bu sayıyı eğitim öğretim yılının ikinci yarısından itibaren 5 milyona çıkarmak için çalışmalara başladık. Bu kapsamda resmî okul öncesi eğitim kuramlarına devam eden tüm okul öncesi eğitim kurumlarındaki çocuklarımıza haftanın beş günü günlük bir öğün beslenme verilmesi uygulamasını başlatıyoruz. 6 Şubat itibarıyla resmî okullara devam eden 1 milyon 450 bin öğrencimiz bir öğün beslenme hizmetinden faydalanmaya başlayacaktır.

Hükûmetlerimiz olarak, tüm çocuklarımızın ve gençlerimizin fırsat eşitliği içinde eğitim öğretim olanaklarından faydalanabilmesi için çalışmaya devam edeceğiz.

BAŞKAN – Sayın Kaya…

İSMAİL KAYA (Osmaniye) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Son günlerde muhalefetin akıllara durgunluk veren söylemlerine şahitlik ediyoruz. SİHA’lara dokunmaktan, Türk Silahlı Kuvvetlerimize silah bıraktırmaktan, zamanında başörtüsü zulmüne ses çıkarmayıp şimdi helalleşmekten, FETÖ’yü aklamayı vadetmeye kadar milletimizde karşılığı olmayan açıklamalar duyuyoruz. Bu sözlerin sahiplerinden kimi Avrupa’dan aferin alma peşinde, kimi milletimize şirin görünme peşinde.

Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın güçlü liderliğinde AK PARTİ olarak bütün hizmetlerimizi sadece milletimizin takdirini kazanmak için yaptık ve yapıyoruz. Birileri aferin peşinde koşadursun, bize aziz milletimizin takdiri yeter diyerek Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Tutdere

ABDURRAHMAN TUTDERE (Adıyaman) – Yirmi yıldır iktidar olan AK PARTİ, Adıyaman’daki sağlık tesisi eksiklerini verdikleri sözlere rağmen bir türlü gideremedi, inşaatlarına başladıkları tesisleri de bitirmedi. Adıyaman’ın 2022 Yılı Yatırım Programı’ndaki 21 yatırım ödenek bekliyor. İlimizin birçok yerleşim yerinde yeni sağlık tesisine ihtiyaç bulunmaktadır. Acil sağlık tesisine ihtiyaç duyulan yerleşim yerlerinden biri de yoğun bir nüfusa sahip olan Yeşilyurt Mahallemizdir. Yeşilyurt Mahallesi halkı aile sağlık merkezlerinin bir an evvel yapılmasını bekliyorlar.

Buradan Cumhurbaşkanına, Sağlık Bakanına ve Adıyaman Valiliğine açıkça çağrı yapıyorum: Adıyaman’ın ödenek bekleyen sağlık tesislerine gerekli ödenekleri ayırın, hastanelerimizdeki makine teçhizat ihtiyaçlarını, eksiklerini bir an evvel giderin, Yeşilyurt ASM’nin inşaatına bir an evvel başlayın diyorum.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Adıgüzel…

MUSTAFA ADIGÜZEL (Ordu) – Toprak Mahsulleri Ofisi dün sabah yükselen fındık fiyatlarına piyasa fiyatının altında satış kararı alarak müdahalede bulunmuştur. Tıpkı, döviz artışına Merkez Bankasının piyasaya döviz satarak müdahale etmesi gibi TMO’da fındık fiyatının önünü kesmek için 63 TL’den işlem gören fındığı 58 ve 61 TL’den satış kararı almıştır. Bir anda piyasada fındık 5 TL birden düşürülmüştür. Türkiye bir günde 1,5-2 milyar zarar ettirilmiştir. Peki, bu saray operasyonunda bu kimin hesabına yapılmıştır? Milletin hesabına değil, ferrero hesabına, tefecilerin, yabancı kartelin hesabındadır. Erdoğan, sezon başında 53 TL açıklamasına rağmen fındık bu ilk darbeyi savuşturmuş, bizim önerdiğimiz 70 TL’ye doğru hızlıca yol alırken, bu hamle TMO eliyle 2’inci darbedir. Fındıkta saray tarafından desteklenen uluslararası haydut ve tefeci düzenine son vereceğiz.

BAŞKAN – Sayın Arkaz…

HAYATİ ARKAZ (İstanbul) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Toplum sağlığını tehdit eden ve teröre doğrudan kaynak sağlayan uyuşturucuyla mücadelemiz tüm hızıyla devam ediyor. İçişleri Bakanlığımız zehir tacirlerine göz açtırmıyor, Sağlık Bakanlığımızın ise bu kapsamdaki son projesi bağımlı hastalar için rehabilitasyon modelidir. “Bahar” olarak adlandırılan merkezler, bağımlıların ruhsal ve sosyal açıdan tedavilerini sağlayacaktır. Temel amaç, tedavi gören hastaların yeniden madde bağımlısı olmamasıdır. Milliyetçi Hareket Partisi olarak bu projenin ve madde ve tütün bağımlılığıyla mücadele kapsamında atılacak tüm adımların destekçisiyiz diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Antmen…

ALPAY ANTMEN (Mersin) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Akdeniz’in incisi, Mersin’in Silifke ilçesinde yer alan dünyanın en iyi koylarından biri olan Tisan Koyu’na, bütün karşı çıkmalarımıza rağmen AKP’li ve MHP’li meclis üyelerinin oylarıyla imar izni verildi, buraya bin tane villa yapılacak. Bir de utanmadan buraya bir beton santrali de yapmaya kalkmışlar ve doğayı katlediyorlar, doğayı yağmalıyorlar; Mersin’i, bu güzel cennet parçasını cehenneme çeviriyorlar. Biz burada, Mersin Büyükşehir Belediyemiz olarak Kabahatler Kanunu’yla ve idari yaptırımlarla ilgili yapılacak tüm her şeyi yapmamıza rağmen bu katliam durmuyor, doğa talanı durmuyor.

Ben buradan yazıklar olsun diyorum, bunun sorumlularına tarih önünde de sandıkta da hesabını soracağız diyorum.

BAŞKAN – Sayın Şeker…

İLYAS ŞEKER (Kocaeli) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın liderliğinde, yılların kangren olmuş problemleri bir bir çözüldü, çözülüyor. Örneğin, milyonların beklediği 3600 ek gösterge, yüz binlerin beklediği sözleşmeliye kadro, on binlerin beklediği taşeron işçilerine kadro verilmesi çözüldü. Sıra, AK PARTİ öncesi mağdur edilen milyonlarca EYT’lide.

Milletvekillerimizin imzalarıyla pazartesi günü Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına sunulan Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, kısaca EYT bugün Komisyonda görüşüldükten sonra Genel Kurulumuzun kararıyla, inşallah, bu ay içinde EYT’lilerin de mağduriyetleri giderilecek, mutlu sona kavuşacaklar.

Vatandaş boşuna demiyor “Yaparsa Recep Tayyip Erdoğan yapar, yaparsa AK PARTİ yapar.”

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Gökçel…

CENGİZ GÖKÇEL (Mersin) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

“AKP” demek “mağduriyet” demek. Milyonlarca insanımız emekli olma umuduyla AKP’nin EYT kanun teklifini beklerken AKP, vatandaşla dalga geçer gibi bir teklif getirdi. Aylarca vatandaşlara mavi boncuk dağıtıp umutlandıran AKP, insanların umutlarıyla oynadı. Emeklilikte yaşa takılanlar, bu kanun kabul edilirse prim gün sayısına takılacak. İktidar “EYT’de yaptığımız düzenleme şartları herkesi kapsayacak, 5000 prim gün şartını değiştirmiyoruz.” diyordu. 5000 prim gün ile emekli olacağını sanan milyonlarca insanımız, emekli olmak için eşyalarını sattı, kredi çekti, borçlandı; siz vatandaşa yalan söylediniz. Ama kimse merak etmesin, iktidara geldiğimizde bütün haksızlıkları ortadan kaldıracağız.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Ersoy…

AYŞE SİBEL ERSOY (Adana) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Dünyada ve ülkemizde artık daha da fazla hissettiğimiz iklim değişikliğiyle sulak alanların varlığı da risk altındadır. Hayvanlar ve bitkiler için yaşam alanı sağlayan ve birçoğu başka hiçbir yerde bulunmayan geniş bir yaşam çeşitliliği içeren sulak alanları koruyarak çevreye karşı sorumluluklarımızı yerine getirmek zorundayız. Sulak alanlar, doğal çevremizin kritik bir parçası olmakla beraber sellerin etkilerini azaltmada, kirleticileri emerek su kalitesini iyileştirmekte büyük pay sahibidir.

Bu vesileyle doğal sit alanları ve özel çevre koruma bölgeleri içerisinde yer alan sulak alanlarımıza karşı toplumsal bilinci oluşturmak amacıyla kutlanan 2 Şubat Dünya Sulak Alanlar Günü’nü kutlarım.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Sertel…

ATİLA SERTEL (İzmir) – Teşekkürler Sayın Başkan.

İzmir’in Foça ilçesini biliyor herkes, Türkiye biliyor; Türkiye’nin değil, dünyanın en güzel ilçelerinden biri; turizmin, tarımın göz bebeği bir ilçemiz. Burada iki bin beş yüz yıllık Pers Anıtı var, bu anıtın yanı başında taş ocağı açmak istiyorlar ve akıllara zarar bu kararı da Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği İl Müdürlüğü onaylıyor. Burada vatandaşlar, Foçalılar isyan hâlindeler ve iki bin beş yüz yıllık Pers Anıtı’na yalnızca 60 metre uzaklıktaki bir taş ocağının rant getirisinin ne olacağını bilmiyoruz ama çok büyük bir götürü olacağını biliyoruz. Özellikle, bizim anıtımıza, Pers Mezar Anıtı ve çevresine tarihsel bir dokunulmazlık olması gerekirken taş ocağının açılmasını bütün ilçe halkı…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Özkan…

HACI ÖZKAN (Mersin) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın liderliğinde enerjide dışa bağımlılığın azaltılması için başlatılan çalışmalar tüm hızıyla sürüyor. Mersin Akkuyu Nükleer Enerji Santralinde çalışmalar hızla devam ediyor. Nükleer güç santralinin 3’üncü ünitesinde kor tutucu ekipmanın bir parçası olan konsol kirişinin kurulumu dün tamamlandı.

Cumhuriyetin 100’üncü yılına hummalı bir şekilde hazırlanan santralin ilk ünitesinde, ekim ayında, Türkiye tarihinde ilk kez nükleer santralden enerji üretilmiş olacaktır. Santral yılda 35 milyar kilovatsaat elektrik üreterek Türkiye’nin yüzde 10’luk enerji ihtiyacını karşılayacaktır. Dev proje ülke ekonomisine de 50 milyar dolarlık katkı sağlayarak enerjide dışa bağımlılığı azaltacaktır.

Projemizin ülkemize ve milletimize hayırlı olmasını diliyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Kenanoğlu…

ALİ KENANOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, Cumartesi Annelerinin yedi yüzüncü hafta eylemine yönelik polis saldırısında darp edilen ve aralarında kayıp yakınlarının da olduğu 46 kişi hakkında açılan davanın 6’ncı duruşması 3 Şubat saat 13.00’te Çağlayan Adliyesinde görülecek. Cumartesi Anneleri altı yüz doksan dokuz hafta boyunca İstanbul’un Galatasaray Meydanı’nda gerçekleştirdikleri barışçıl buluşmanın 700’üncü haftasında keyfî bir biçimde suç sayılarak yasaklandı ve ağır polis şiddetiyle gözaltına alındılar. Uğradıkları işkence ve zalimane muamele için yaptıkları suç duyuruları sonuçsuz bırakıldı. Bu yetmiyormuş gibi, 700’üncü haftada gözaltına alınan 46 kişi hakkında Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’na muhalefetten dava açıldı. Şimdi, bu 3 Şubatta, saat 13.00’te bu dava görülecek. Halkımızı bu günde Cumartesi Annelerinin sesine ses olmaya çağırıyoruz.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, şimdi Sayın Grup Başkan Vekillerinin söz taleplerini karşılayacağım.

İlk söz Sayın Usta’ya ait.

Buyurun Sayın Usta.

ERHAN USTA (Samsun) – Çok teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; dün, 1 Şubat itibarıyla Toprak Mahsulleri Ofisi fındık satışına başlayacağını duyurdu. Bu, tabii, çok ani ve sürpriz bir karar oldu. Bütün Karadeniz şu anda ayakta, piyasada fiyatlar tepetaklak aşağı doğru gitti ve ciddi bir belirsizlik hâkim.

Şimdi, TMO’nun ilanına baktığımızda, fındık ihracatının kesintiye uğramaması ve piyasaların düzenlenmesi amacıyla böyle bir satışa başladığını ifade ediyor. Şimdi, normal şartlarda, geçmiş yıllarda, bırakın satışa başlamayı, TMO nisan sonuna kadar alım yapıyordu. Bu yıl alımı da erken bırakmıştı, aralıkta alım sona ermişti. Şimdi, yani şubat ayının başı itibarıyla fındık satışına geçmesi son derece ani bir karar oldu ve buna ilişkin… Şimdi, TMO regülatör bir kuruluş. Regülatör kuruluşların görevi nedir? Düzenleyici kuruluş yani diyelim ki eğer siz piyasada fiyatların yüksek olduğunu düşünüyorsanız piyasayla bunun bir iletişimini yaparsınız yani “Fiyatlar çok yükseliyor, ben fındık satabilirim.” dersiniz, bu zaten fiyatları aşağı çeker, eğer rahatsız oluyorsanız fiyatlardan. Kaldı ki fiyatlar yükseliyor filan da değil zaten. İlk açıklanan TMO’nun alım fiyatı çok düşük bir fiyattı. Şu anda piyasanın geldiği fiyat bir miktar üretici açısından makul bir fiyattı. Şimdi birazdan bunların detaylarını vereceğim. Peki, fiyatların ilk açıklanacağı zaman -biliyorsunuz, Türkiye’de rekolteyle ilgili bütün ürünlerde bu hep oluyor, bir rekolte mafyası vardır Türkiye’de- efendim, işte, ihracatçılar “Rekolte çok yüksek, 750 bin tonun üzerinde rekolte var.” dediler, Tarım Bakanlığı da buna benzer açıklamalar yaptı. Şimdi, 750 bin ton rekolte olacağı düşüncesiyle bir fiyat açıklandı, TMO bir alım fiyatı açıkladı. Demek ki piyasada fındıkla ilgili herhangi bir sorun yok, niye TMO fındık satışına başlıyor? Fiyat ne kadardı? İlk alışları biliyorsunuz… Daha doğrusu, piyasa fiyatı şu anda, bu açıklamadan önce 64 lira civarındaydı -birinci sınıf fındık için söylüyorum- satış fiyatını da TMO 61 lira olarak açıkladı yani şu andaki piyasa fiyatının altında. Tabii, TMO 61 lira açıklayınca şu anda piyasada tam bir fiyat da oluşmuyor ama 55 liraya bile alıcı yok. Yani elinde fındık tutan… Bakın, biz üreticilere hep şunu söylüyorduk, diyorduk ki: “Ürününüzü böyle hepiniz bir anda piyasaya sürmeyin, fındık fiyatları düşmesin. Paraya ihtiyacı olmayan, depolama imkânı olanlar fındıklarını zaman içerisinde piyasaya sürsün ve piyasa bu şekilde hem fındıksız kalmasın hem de fiyatlar aşağı gitmesin, üretici mağdur olmasın.” Şimdi, bir kısım üretici, yaklaşık üçte 1’i; üretimin üçte 1’inin üreticinin elinde olduğu tahmin ediliyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

ERHAN USTA (Samsun) – Teşekkür ederim.

Üçte 1’i fındığı tuttu elinde ki “Fiyat biraz yükselecek, ben de işte, makul bir kâr edeceğim, bir kazanç elde edeceğim, emeğimin, alın terimin karşılığını alacağım.” diye beklerken TMO’nun hangi akla hizmet bu kararı neticesinde şu anda ciddi bir şekilde ilk sezon fiyatlarının altına düştü neredeyse fındık fiyatları. Tabii, bunu anlamak mümkün değil; daha doğrusu, anlamak mümkün değil derken bunun makul bir gerekçesi yok ama niye yapıldığı çok net bir şekilde ortada. Şu anda birkaç tane ihracatçı bir tane yabancı firmaya Türkiye’nin altın kıymetindeki stratejik ürününü peşkeş çekiyor; bunun başka hiçbir açıklaması yok. Piyasada fındık bulunmuyor değil, fındık fiyatları aşırı yükselmiş de değil, makul bir yükselme trendine girmişken hemen ani bir kararla “Satış yapacağım.” demek… Bunun maksadının olduğu net bir şekilde ortadadır. İşte, birkaç tane firma zaten bu ihracatı yapıyor, aslında tek bir yabancı firma yapıyor Türkiye’nin bütün fındığını ve onlara şu anda Türkiye’nin fındığı peşkeş çekilmiştir. Hâlbuki üretici ne bekliyordu? “Fındık fiyatları 70 liraya çıkar, biraz daha kazanç elde ederiz.” diye beklerken bir hayal kırıklığına uğradı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

ERHAN USTA (Samsun) – Şimdi, satış da çok enteresan -az önce söylediğim gibi- hiçbir emare yok ortada, hiçbir çalışma yok; ondan sonra ani bir kararla bu yapıldı fakat bu karar açıklanmadan önce sabahında da bazı çevrelerin -bu bizim Samsun’da da görüldü- bundan önceden bilgi aldığını ve haberin olduğunu da maalesef görüyoruz. TMO’nun bu satış fiyatı sadece üreticiyi ve esnafı mağdur etmedi -tabii esnafın da elinde fındık var, onlar da işte “3-5 kuruş para kazanacağım.” diye fındık alıyor, fındığını satıyordu, oradaki fiyatlar da düştü, alış fiyatının altına düştü- TMO da zarar ediyor bu işten çünkü TMO fındığı aldı, bir sürü masraf etti, taşıdı, işte belli masrafları yapıyor; şu andaki satış fiyatı, TMO’nun da zarar ettiği anlamına geliyor. Tabii, devlette para kalmadı, herhâlde buradan 3-5 kuruş gelecek diye onu mu bekliyorlar, onu da anlamak mümkün değil.

Şimdi, bu ilandan önce, sabahında bir kısım insanların da bu satıştan, bundan haberi vardı. Bu bilgiyi kim sızdırdı? Bunun mutlak suretle ortaya çıkması lazım. Sayın Cumhurbaşkanı buradan bu anlamda bir…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Toparlayalım lütfen.

ERHAN USTA (Samsun) – Toparlayacağım Sayın Başkanım.

Bunu kimin sızdırdığının da mutlak suretle ortaya çıkartılması gerekiyor. Bu karar doğru bir karar değildir; TMO’nun fındık satışına başlaması çok erkendir, çok yanlıştır. Üreticiyi de esnafı da mağdur eden, birkaç tane ihracatçıya ülkenin kaynaklarını aktaran bu kararın bir an evvel geri alınmasını istiyoruz Sayın Başkan ve TMO’nun satışa başlamasına ilişkin bu kararı alanlar hakkında da mutlaka bir soruşturma yapılmalıdır; görevden alınmalarını talep ediyoruz çünkü üreticiyi mağdur etmenin, bu şekilde ani kararlarla, efendim, milleti mağdur etmenin hiçbir gereği yoktur, hiç kimsenin de böyle bir şeye hakkı yoktur.

Son konu olarak da -vaktim çok az- kısaca şunu söylemek istiyorum: Borsada neler oluyor, bunu anlamak mümkün değil. Yani, borsa bugün biraz böyle ortada ama sekiz gündür sürekli düşüyor. Yani, Hazine ve Maliye Bakanı, dünyada hiç görülmemiş bir şekilde, yatırımcıları borsaya yönlendirdi, yatırım tercihinde bulundu.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.

ERHAN USTA (Samsun) – Küçük yatırımcılar, milyonlarca insan borsaya girdi ve şu anda yani sekiz-on gündür borsa sürekli düşüyor ve çok ciddi zarar ediyorlar. Borsa niye yükseldi, niye düşüyor? Bir manipülasyon var mı? Bir sürü iddia var, tabii, onları buradan dile getirmek istemiyorum. Ne var ne yok, bunlarla ilgili mutlaka SPK’nin piyasaya bir açıklama yapması lazım, yatırımcıların aydınlatılması gerekiyor. Herhangi bir soruşturma yürütülüyor mu? Borsa yatırımcıları bu olup bitenlerin ne anlama geldiği konusunda SPK’den ve Hükûmetten açıklama bekliyor.

Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Akçay…

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi Kıbrıs’ta konulu; Birleşmiş Milletler Barış Gücünün görev süresini, 30 Ocak 2023 tarihinde aldığı bir kararla, bir yıl uzattığını açıklamıştır. Güvenlik Konseyi bu kararın içeriğinde ve karar alma sürecinde kendi ilke ve kurallarını açıkça ihlal etmektedir. Birleşmiş Milletler Barış Gücü misyonunun temel dayanağı olan tüm tarafların rızasına başvurma ilkesine aykırı bir şekilde sadece Rum Yönetimi’nin rızasının gözetilmesi kabul edilemez. Birleşmiş Milletler, Rum Yönetimi’nin hukuka aykırı tezlerinin sözcülüğünü yaparak Kıbrıs meselesinde ikiyüzlü tutumunu bir kez daha ortaya koymuştur. Kararda Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin iki devletli çözüm yönünde ortaya koyduğu iradeyi yok sayarak defalarca denenmiş ve başarısız olmuş çözüm modellerinin dayatılmaya çalışıldığı görülmektedir. Gerçeklere dayanan adil iki toplumlu, iki devletli bir yapı tesis edilmeden, kalıcı bir çözüm olmadan Türk varlığına ve Kıbrıs davamıza zarar verecek tüm girişimler bizim için yok hükmündedir.

Birleşmiş Milletler 1983 tarihli 541 sayılı Kararı’ndan vazgeçerek Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni bir an önce tanımalıdır. Ayrıca, kararda Maraş’la ilgili olarak yer verilen hususları ve tehditkâr ifadeleri de reddediyoruz. Maraş, bağımsız ve egemen bir devlet olan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin toprağıdır. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, Maraş bölgesinde Türk ve Rum vatandaşların mülkiyet haklarına riayet ederek gerekli çalışmaları başlatmıştır. Güney Kıbrıs Rum Yönetimi ise mülklerine geri dönmek isteyen Kıbrıslı Rumları engellemeye çalışan baskı politikaları uygulamaktadır. Diğer yandan, Güvenlik Konseyi Rum Yönetimi ve Yunanistan’ın bölgedeki istikrarsızlık ve gerginliği tırmandıran tek taraflı hidrokarbon arama faaliyetleri karşısında üç maymunu oynamaya devam etmektedir.

Kıbrıs meselesinin çözümü konusunda Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni ve Kıbrıs Türklerinin meşru haklarını yok sayan bütün karar ve politikaları reddediyoruz. Türkiye, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin varlığının, egemenlik haklarının, eşit statüsünün korunmasına ve Kıbrıs Türklerinin haklı davasına sahip çıkmaya devam edecektir.

Teşekkür ederim Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Beştaş…

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Özel Sektör Öğretmenleri Sendikası bugün grubumuzu ziyaret ettiler ve hakikaten çok zor koşullarda mücadele ediyorlar, eğitim hizmeti veriyorlar çünkü sözleşmeleri açlık sınırının altında ve özlük haklarından yoksunlar. Oysaki eğitim süreklilik arz eden bir alan ve öğretmenler mesleğe girişte -yaptığımız görüşmede- istifa dilekçesi imzalamaya zorlanıyorlar. Bu ne demek? On aylık sözleşme yapılıyor, iki ay ödeme yapılmıyor, istifa ettirip tekrar bir emek gaspı ve güvencesiz çalışma dayatılıyor. 300 bin öğretmen bu şartlarda çalışıyor, taban fiyatı uygulanmıyor ve açıkçası kamuda çalışan öğretmenler ile kendileri arasında bir eşitlik yok. Barınma da büyük bir sorun olarak duruyor. Aldıkları maaş ev kiralarının, kira miktarının altında. Bu nedenle, bu soruna bir an önce çözüm bulunması gerektiğini bir kez daha ifade etmek istiyorum.

Yine, Kamu Müteahhitleri ve İş İnsanları Derneğiyle (KAMİAD) bugün bir görüşme yaptık, grubumuzu ziyaret ettiler. Onlar da hakikaten ciddi bir mağduriyet yaşıyorlar. Nedir bu mağduriyet? 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu’na göre 31/12/2021 tarihinden önce ihale edilen mal ve hizmet alımları ile yapım işlerine ilişkin Türk lirası üzerinden sözleşme imzalamışlar. Aşırı ifa güçlüğü yaşamışlar tabii ki doların, dövizin uçması sonucunda ve işleri tamamlayamadıkları için idarelere irat kaydedilen kesin teminatların iade edilmesi aciliyet arz ediyor. Yine, ihalelere girmekten yasaklanan firmalar var, bunlara da sicil affı gerçekleştirilmezse mağduriyet daha da büyüyor ve tekrar ihalelere katılabilmeleri için tabii ki sicil affı lazım. Bununla birlikte, teminatların güncellenerek tahsil yoluna gidilmesinin… Ve uyarlama davaları var hâlihazırda yürüyen, bunların da bir an önce iptali gerekiyor. Yani tasfiye edilirken yüzde 15’le sınırlı tutulmuş, fiyat farkı verilmemiş ve teminatları yakılmış; böyle bir tabloda 5’li çeteye finans sağlanırken diğer müteahhitlerin, iş insanlarının bu koşullarda çalışmasını zorlamak her şeyden önce eşitlik ilkesine açık aykırılık teşkil ediyor. Taleplerinin takipçisiyiz, yanlarındayız, bir an önce karşılansın diyoruz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kamu avukatlarının sorunları da çok büyük. Eşitsiz çalışma koşullarında mücadele ediyorlar, savunma görevini, mesleki çalışmalarını sürdürüyorlar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Cumhurbaşkanı 2019 yılında Yargı Reformu Strateji Belgesi’nde, İnsan Hakları Eylem Planı’nda “Kamu avukatlarının çalışma esaslarına ve özlük haklarına yönelik iyileştirme yapılacak.” taahhüdünde bulundu ve Hazine ve Maliye Bakanı bu süreyi iki yıl olarak ilan etti ancak yedinci yargı paketinde de kamu avukatlarının durumunun düzeltilmesine dair hiçbir veri ve düzenleme yok. Açıkçası, Anayasa’da tarif edildiği şekilde yaptıkları işe uygun bir adaletli ücret verilmesi emredici anayasal hükümlerdir. Meslektaşlarımız, kamuda çalışan avukatlarımız hem ücret bakımından hem diğer çalışmalar bakımından eşitsiz çalışma koşullarına sahiptir. Kamu avukatlarının yürüttükleri görev ve sorumluluğun niteliği ve ayrıca son dönemlerde oluşan ücret eşitsizliğinin giderilmesi için haklı beklentinin korunması ilkesi uyarınca bir çalışma yapılması elzemdir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sayın Başkan, bireysel silahlanma almış başını gidiyor. Ülke insanlarının yoğun bir şiddet sarmalı içerisinde olduğunu hepimiz biliyoruz. Umut Vakfı 2022 verileri fecaatin boyutlarını ilan etti. Nedir bu rakamlar? 2022 yılında medyaya yansıdığı kadarıyla 3.984 silahlı şiddet olayı yaşandı ve ülke genelinde yaşanan bu silahlı şiddet olaylarında 2.278 kişi can verdi, öldürüldü, 4.231 kişi de yaralandı. Bu verilerin oluşmasında en büyük etken iktidarın politikaları, cezasızlık, İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme, tetikçilerin sosyal medyada ellerinde silahla verdikleri pozlardır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Toparlayalım lütfen.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Bireysel silahlanmaya karşıyız, hayır diyoruz ve önlem alın, cezasızlık politikalarına son verin çağrımızı buradan da ifade etmek istiyorum.

Son olarak EYT bugün Komisyonda görüşülüyor. Seçim projelerinden biri de tabii ki EYT’ydi ama yeni mağdurlar yaratmaya devam ediyor. EYT’li olmak için borçlanan on binlerce, yüz binlerce insan prim günü uzatılınca ortada bırakıldı. Yeni Evim Projesi’ne başvuru ise beklenen talebin çok altında kaldı.

KYK mağduriyetine çözüm bulunamazken okullarda ücretsiz yemeğin yükü de velilerin sırtına bırakıldı. Bu konudaki vahamet büyüktür, seçim yatırımlarını yapıyorsanız herkese eşit yaklaşın diyorum ve teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Özel…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Bugün Türk Eczacıları Birliğinin 67’nci kuruluş yıl dönümü. Gücünü Anayasa’nın 135’inci maddesinden alan, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşu olan Türk Eczacıları Birliği, 54 eczacı odasıyla ilaç ve eczacılık alanındaki hizmetlerini sürdürmektedir. Eczacılık mesleğinin faydası ve eczacı meslektaşlarımın geleceği için adımlar atan Türk Eczacıları Birliğinin kuruluş yıl dönümünü tebrik ediyorum.

Çok ciddi sorunları var; özetle, eczacılar yaşatmak için çalışan insanlar ama yaşatmak için yaşamaya ihtiyaçları var. Alanda çok ciddi sorunlar var; her 2 eczaneden 1 tanesi iflas noktasına gelmiş durumda. Kamudan aldıkları ödemeyi ilaç depolarına verdiklerinde geriye kendilerine personelinin maaşını ödeyecek, sigortasını yatıracak bir paraları da kalmıyor, bir imkânları da kalmıyor. Eczacılar, geçmişte varsa birikimleri harcayarak iki, üç yıldır ayakta kalmaya çalışıyorlar ama yeni mezun meslektaşlarımızın durumları çok daha vahim. Bu konuda bir an önce bir çözüm getirilmesi gerekiyor ama maalesef, Sağlık Bakanlığı eczacıların temsilcileri yerine hep sektörün kendilerine lobi yapan başka paydaşlarını dinlediği ve eczacıların meşru, seçilmiş temsilcilerini ciddiye almadığı için bugünkü durumdayız.

Sayın Başkan, Yeterliğe Tabi Gelir Uzmanları Derneği gelir uzmanlığı mesleğine yönelik bazı haksızlıklar yaşandığını ve bu sorunlarının çözülmesi için mevzuatta değişiklik yapılmasını talep ediyorlar. Merkez-taşra ayrımı nedeniyle kariyer uzmanlarının ayrıştığını, taşra teşkilatında çalışan gelir uzmanlarının ek gösterge, makam tazminatı ve görev tazminatından mahrum bırakılarak mağdur edildiklerini ifade ediyorlar. Biz dört ay sonraya çözümün sözünü verdik ama iktidar partisi yarattığı bu eşitsizliği giderayak da olsa gidermek isterlerse biz destek vermeye ve bu sorunu dört ay öncesinden, bugünden çözmeye hazırız.

Sayın Başkan, özel okul öğretmenlerinin temsilcilerinin sorunları, aktardıkları sorunlar gerçekten yürek yakıyor. Asgari ücretle çalıştırılan, güvencesiz çalıştırılan, işe giriş sözleşmesiyle istifa metni elinden alınarak güvencesizliğin çok ötesinde bir tehdit altında çalışan öğretmenler, biliyorsunuz, bu duruma Adalet ve Kalkınma Partisinin 2014 yılında bir gece yarısı önergesiyle geldi. O güne kadar kanunda şöyle bir madde vardı: Kamuda çalışan öğretmenden daha kötü maaş ve özlük hakkıyla çalışamazdı özel sektörde çalışan öğretmenler.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Gece yarısı bu önergeye kalkan eller, bugünkü öğretmenleri bu duruma sürükledi. Bu, büyük bir haksızlık. Dört ay sonra gidereceğiz ama iktidar partisi giderayak bu yediği kul hakkını bugünden iade etmek istiyorsa biz buradayız, destek veririz, yoksa dört ay sonra çözeceğiz.

Geçtiğimiz günlerde Yeni Emekliler Birliği Sendikası yönetimi geldi, görüştük. Parlamentodan önemli beklentileri var. Biz dört ay sonra çözebileceğimizi söyledik, onlar bugünden bir çözüm varsa iktidar partisinin yaptıklarına karşı biz destek vermeye bugünden hazırız. Örneğin emekli olunca aile yardımı kesiliyor, diyor ki: “Çocuk okumaya devam ediyor, üniversitede, eşimizden ayrılmıyoruz. Neden aile yardımından mahrum kalıyoruz?” Son derece haklılar. 3600 ek gösterge emekliler arasında yeni mağduriyetler yarattı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Açalım.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Ayrıca sendika hakkı mahkeme tarafından emeklilere tanınmışken idari kararlarla, valiliklerin kararlarıyla bunlara engel olunmaya çalışılıyor. Bu konuda bir yasal düzenleme onları rahatlatacak, dört ay sonra yapacağız, gider ayak “Yapalım.” derlerse bugünden destek vermeye hazırız.

Sayın Başkan, geçen hafta, sözleşmeli personelin kadroya geçirilmesi sırasında uzman çavuşlar kendilerine Cumhur İttifakından, özellikle Milliyetçi Hareket Partisinden özellikle İzzet Ulvi Yönter’in kanun teklifiyle ve kürsü konuşmalarıyla verdiği sözlere rağmen mağdur edildiler. Mağduriyeti dört ay sonra gidereceğiz, bugünden “Sözü tutalım.” derlerse destek vermeye hazırız.

Sayın Başkan, kamuda çok kişi mağdurdu. Dile getire, getire, getire promosyon sorunlarını çözdük ama Diyanet İşleri Başkanlığı personeli mağdur.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Toparlayalım lütfen.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Kamudaki promosyonlarda Diyanet İşleri Başkanlığı şöyle bir işe kalkıştı, promosyon teklifine bankaları değil sadece katılım bankalarını çağırdı. Katılım bankalarının da sadece 2’si katıldı. Danışıklı dövüşle normalde hak ettiklerini neredeyse onda 1’i kadar promosyon teklif ettiler, 200 lira promosyon veriyorlar. Bir emekli tek başına 9 bin lira alırken 200 liralık promosyon olmaz, kabul edilebilecek bir şey değil. Diyanetin bütün personeli mağdur ama neymiş efendim, faizsiz bankacılık. Danıştay bunu iptal etti, şundan iptal etti: “Yeterli rekabet şartları olmadı.” diye. Ama maalesef, yeni müdahalelerle… Hatta Üsküdar Müftülüğü çok iyi bir anlaşma yapmışken şimdi, alınan promosyonu geri verme noktasına geliyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı).

BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Diyanet İşleri personelinin bu mağduriyetinin çözülmesi önemli.

Jandarma personelinin de promosyon sorunu hâlâ çözülmedi. İçişleri Bakanlığındaki polisin promosyon sorununu çok dile getirdik, çözülmüştü. Sahil Güvenliğinkinin -çok mücadele ettik- çözüldüğü söyleniyor. Jandarmanınkini bekliyoruz. Biz, Diyanet personelinin ve Jandarmanın sorununu dört ay sonra çözeceğiz. İktidar partisi, giderayak “Çözelim.” diyorsa biz bunu desteklemeye bugünden hazırız.

Sayın Başkanım, son olarak, bunu sizin Meclis Başkanlığının dikkatine sunmak durumundayım. Türkiye’nin neresinde bir polis çevirmesinde dursak polislerin selam yolladığı bir milletvekilimiz var. Kim? Murat Bakan. Jandarmanın -bir astsubay çocuğu olarak- askerî personelin ve polisin sorunlarını dile getiriyor. Bu sefer de Katar’da görevlendirilen polislerin sorununu dile getirmişti.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Başkanım, bitiriyorum, son…

BAŞKAN – Evet, son sözünüzü alayım.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sorun şuydu: Seksen gün görev yaptılar; otuz günü ödendi, ikinci otuz gün ödendi, kalan yirmi günün parası ödenmiyordu. 30 Ocak günü Murat Bakan açıklama yaptı, soru önergesi verdi, 31 Ocakta ödendi. 31 Ocakta Emniyet Genel Müdürlüğü Güvenlik Daire Başkanlığı; arkada olayı doğruluyor, sorunun sebeplerini anlatıyor “Efendim, Katar’da 22 gün idari tatil verildi, işlemler yapılmadı, o yüzden gecikti, bugün yattı.” diyor ama yazının başlangıcını üzülerek ve utanarak okuyorum: “Siyaseti kara çalmak olarak algılayan ve neredeyse tüm işi Türk milletinin gurur kaynağı polis teşkilatımıza çamur atmak olan CHP’nin asparagastan sorumlu vekili Murat Bakan yine bir iftiranın öznesi olmuş durumda…” diye başlıyor. Altta polisin amblemi ve Emniyet Genel Müdürlüğü Güvenlik Daire Başkanlığı…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun, tamamlayın lütfen.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Ya, böyle bir rezillik olmaz, böyle bir utanmazlık olmaz. Ona buna emanet edilen Twitter hesaplarından, bir sözde danışmanın kot pantolonunun arka cebindeki telefondan Emniyetin Twitter hesabı, Jandarmanın Twitter hesabı kontrol edilmez ama bir milletin seçtiği vekile, bir atanmış, ismini de söylemeden… Süleyman Soylu’nun hatalarına polisi kalkan ediyorlar.

Sayın Başkanım, Meclis Başkanlığından, sizden ve bütün gruplardan milletin vekilinin hakkını korumanızı bekliyoruz, bu rezilliği de başta milletimize ve size şikâyet ediyoruz, emanet ediyoruz.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Turan…

 

 

 

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bugün “YÖK Kanunu” diye bilinen kanun teklifini görüşmeye devam edeceğiz. Üniversitelerde 50/d statüsünde çalışanlarımızı 33/a kapsamına alacak olan önemli bir kanun teklifi. Millî İstihbarat Teşkilatımızın akademisinin kurulmasına imkân veren kıymetli bir kanun teklifi; başarılı bir görüşme olmasını ümit ediyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Plan Bütçe Komisyonu, EYT gündemiyle ilgili çalışmalarına bugün başladı. Olağanüstü bir aksilik olmazsa bugün Komisyon çalışmalarının bitmesini ümit ediyoruz. Eğer, öngörüldüğü üzere bugün Komisyon çalışmaları biterse, raporun hazırlanması birkaç gün sürer ama nihayetinde tüm gündemin önüne alarak haftaya salı günü Genel Kurulda görüşmeyi planlıyoruz; şimdiden hayırlı olmasını ümit ediyorum.

Hemen, EYT düzenlemesinin ardından da tüm sosyal kesimlerin yakından takip ettiği, beklediği adli, idari para cezalarını da yapılandırmayı hedefleyen çok geniş kapsamlı bir kanun teklifini, yapılandırma kanun teklifini görüşmeyi planlıyoruz; şimdiden başarılı bir yasama dönemi olmasını temenni ediyorum.

Sayın Başkan, Özgür Bey’e şakayla karışık şunu söylemek istiyorum: Her konuşmasında, her paragrafın bitiminde “Dört ay, dört ay, dört ay.” dedi. Eğer kastı seçimse, uyarmak isterim, seçimlere üç buçuk ay kaldı, süre azaldı.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Yemin töreni, devir teslim… Biz, sizin gibi tutamayacağımız sözü vermeyiz, dört ay sonra çalışacağız.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Eğer bu süre içerisinde aday belirlemeyi başarabilirlerse…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – On beş gün bir müsaade edin, şakayla karışık! On beş gün müsaade etseniz ya, bir koltuğa alışalım!

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sakin, sakin. “…” (*)

BAŞKAN – Sayın Turan, lütfen anlaşılır bir dille konuşur musunuz?

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan, bir daha söylüyorum, Özgür Bey, iyi bir arkadaşımız, kendisini uyarmak isterim, diyorum ki: Biz burada beraber çok uzun yıllar görev yaptık. Yirmi yıllık AK PARTİ döneminde de her 5 seçimin öncesinde Özgür Bey aynı şeyi söyledi “Üç ay kaldı, bir ay kaldı.” falan diye ama sonra, hamdolsun biz milletimizin takdiriyle iktidar partisinin Grup Başkan Vekili olarak burada olduk, Özgür Bey muhalefet partisinin Grup Başkan Vekili olarak burada oldu.

Şunu söylemek isterim: Türkiye kıymetli demokratik geçmişi olan bir ülke, zaman zaman düşmeler kalkmalar olsa bile önemli bir seçim takvimi yaşandı şu tüm yüz yıllık cumhuriyetimiz dönemi içerisinde fakat böyle bir takvimi şimdiye kadar görmedik. Biz yarışmak istiyoruz, rekabet istiyoruz; hizmette, yatırımda, dış politikada, ekonomide, her alanda iddiamızı ortaya koyuyoruz, karşımızda hâlâ bir aday olmamasını ibretle takip ediyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

TURAN AYDOĞAN (İstanbul) – Biz de sizin ne yapacağınızı merak ediyoruz!

BAŞKAN – Buyurun.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) –  Seçimlere dört aydan daha az bir zaman kaldı Özgür Bey, üç buçuk ay kaldı, yemin töreni vesair bir tarafa, diyoruz ki: Lütfen artık adayınızı açıklayın da biz de heyecanla o adayla     -dışarıdan mı içeriden mi uzaydan mı yerden mi?- beraber yarışalım, seçimlere ilişkin takvimimizde omuz omuza mücadele edelim.

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Oy mu vereceksin?

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Demokrasi kıymetli bir nimet, bu millet ne derse de baş tacı diyelim. Nasıl ki şimdiye kadar Cumhur İttifakı’mızla beraber sosyal kesimlerin birçok sorununu çözebilmişsek iddia ediyorum ki -Özgür Bey’in ifadesiyle dört ay sonra, reelde üç buçuk ay sonra- nerede kalmışsak yola devam edeceğiz Sayın Başkanım.

Saygılarımı sunuyorum.

BAŞKAN – Sayın Akçay…

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Biz…

(AK PARTİ ve CHP sıraları arasında karşılıklı laf atmalar)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Sayın Akçay konuşuyor…

Buyurun.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Milliyetçi Hareket Partisi Türkiye Büyük Millet Meclisi Grubu olarak uzman erbaşların kadroya geçirilmesi için Milliyetçi Hareket Partisi mensubu arkadaşlarımız tarafından da kanun teklifi verilmiştir ve ayrıca, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak da bunu savunuyoruz, politikalarımızın da görüşlerimizin de bir parçasıdır.

Bugüne kadar Milliyetçi Hareket Partisi milletvekilleri olarak 27’nci Dönemde 350’ye yakın kanun teklifimiz söz konusudur.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın lütfen.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Bu süreçte -önemli bir kısmı- gerçekleşenler de olmuştur, gerçekleşmeyenler de olmuştur. Hatta, şunu söyleyeyim: Zannediyorum -tam sayıyı hatırlayamıyorum ama- AK PARTİ Grubu milletvekili arkadaşlarımızın da 300’den fazla kanun teklifi vardır ve bütün parti gruplarının da Cumhuriyet Halk Partisinin de HDP’nin de İYİ Partinin de yüzlerce kanun teklifi vardır ve Türkiye Büyük Millet Meclisinde yürüttüğümüz faaliyetler, çalışmalar, gayretler, yürütmenin de ihtiyaçlarını ve görüşlerini dikkate almak suretiyle mümkün olanı gerçekleştirme faaliyetidir aynı zamanda. Dolayısıyla, bugüne kadar da yine, gerek seçim beyannamemizde olan birtakım hususlar gerek kanun tekliflerimizde olan bazı hususlar hem Türkiye Büyük Millet Meclisindeki yasama faaliyetlerimizle hem de yürütme organı Sayın Cumhurbaşkanının kararlarıyla gerçekleşmiştir ve etap etap gerçekleşmeye de devam etmektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın lütfen, son sözlerinizi alayım.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – İnşallah, sözleşmeli uzman erbaşların kadroya geçirilmesine ilişkin hususlara yönelik bu gayretlerimiz de devam

Şimdilik, kısaca bu şekilde ifade edeyim görüşlerimizi.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Ben teşekkür ederim.

Sayın Özel…

 

 

 

 

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, şimdi “Seçim üç buçuk ay sonra. Neden ‘dört ay?’” dedi. Bir on beş gün… Yani biz üç buçuk ay sonra yapacağız deyince seçimin ertesi günü bu söylediğimiz 4 husus… Parlamento gelecek, yemin töreni yapacak, milletvekilleri kanun teklifini hazırlayacaklar, Komisyona sunulacak; makul bir şey söylemek için dört ay diyoruz, dört ay içinde, dört aydan itibaren bu sorunları çözeceğimize inanıyoruz.

Dediği şu, doğru söylüyor: Öyle yirmi yıldır değil ama Grup Başkan Vekili olarak 2018 seçimlerinde seçimi kazanacağımızı söylemiştim, millet muhalefet görevi verdi. Burada da millet ne görev verirse bundan sonra onu yapacağız ama 2018 seçimlerinden önce OHAL ilan edilmiş, dönemin Başbakanı “’OHAL’de seçim yaptırdı.’ dedirtmem.” lafına rağmen, başka bir tahakkümle OHAL’de referandum ve OHAL’de Anayasa değişikliği yapılmış ve öncesinde, sırasında ve sonrasında kamu gücünün çok orantısız kullanıldığı ve dünya kadar eşitsizliğin olduğu bir süreçte kıl payı geçmiş bir referandumun ürünü bir sistemle yönetiliyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Bugün bu rejime itiraz –tüm anketlerde kendileri de görüyorlar- yüzde 70 noktasındadır. Ben milletin bir tek adam rejimi yerine, güçlü bir parlamentoyu tercih edeceğini düşünüyorum. Millet sandıkta ne derse o olacak.

Demokrasilerde nasıl geldiğiniz önemlidir, nasıl gittiğiniz çok önemlidir. Gelirken demokrasiyle gelip gideceğiniz zaman gitmemek için her şeyi göze aldığınıza ilişkin bir kanaat topluma yayıldıysa işte bu kötü bir gidiştir. Ben size iyi bir gidiş temenni ederdim, kötü bir gidişle gidiyorsunuz. Biz seçimle geleceğiz, seçimle gideceğimizden kimsenin şüphesi olmasın. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Peki.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Nasıl gelecekler ki başka türlü Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Beştaş…

 

 

 

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Sayın Bülent Turan bir açıklama yaptı “Yarışmak istiyoruz.” dedi. Doğrusu “Yarışmak istiyoruz.” kavramı üzerine söz aldım. Bu sözü çok değerli bulduğumuzu ifade etmek istiyorum ve eğer HDP, bu yarışma isteğinin dışında değilse bu sorularıma İktidar Grubu Sözcüsü olarak yanıt versin.

Yarışmak isteyenlere soruyorum: Yargıyı zapturapt altına alarak, Eş Genel Başkanları cezaevine kapatarak mı yarışıyorsunuz? Anayasa Mahkemesine bir kampanya dâhilinde kapatma davası açtırarak mı yarışıyorsunuz? Her gün grup toplantılarında “Bu partiyi kapatın.” diyerek mi yarışıyorsunuz? Hazine yardımımıza bloke koyarak mı yarışıyorsunuz? Yoksa, vali ve kaymakamlara yılın üç yüz altmış beş günü “HDP açıklama yapamaz, siyasi faaliyeti sokakta yürütemez.” talimatı vererek mi yarışmak istiyorsunuz?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Yoksa, 59 belediyede halk iradesine kayyum atayarak mı yarışıyorsunuz? Yoksa, siz “AİHM kararlarını tanımıyorum. Hemen ilk hamlemi yapar, işi bitiririm.” diyerek mi yarışmak istiyorsunuz? Yoksa, AYM’nin kararlarını işinize gelmeyince yerin dibine sokarak mı yarışmak istiyorsunuz? Yoksa, AİHM kararlarını tanımayarak mı yarışıyorsunuz, AYM kararlarını tanımayarak mı yarışıyorsunuz? Evet, bu açıkladıklarım yaptıklarınızın binde 1’i değil ama biz yarışmak istiyoruz; eşit koşullarda eşit şartlarda halk oyuna giderek sandıkta yarışmak istiyoruz. Eğer çekinmiyorlarsa buyursunlar, hodri meydan.

BAŞKAN – Peki.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Turan, buyurun, nasıl yarışacağınızı bir açıklayın lütfen.

 

 

 

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan siz tarafsızsınız.

BAŞKAN – Tarafsız davranıyorum, evet.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) –  Yorumu bize bırakın isterseniz.

BAŞKAN – Size bıraktım zaten, açıklayın, ben de merak ediyorum.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Bizimle yarışmak istemediğini söyle, kabul ederim.

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Bizimle yarışmak istemiyorlar zaten.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Aslında ben Özgür Bey’le yarışma isteğimi ifade etmiştim ama Meral Hanım kendince stratejik bir akıl ortaya koyarak polemiğe dâhil olup gündeme girmek istedi; baş tacı.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Gündemdeyim zaten.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Bakın, değerli arkadaşlar, tüm demokratik partilerle sistem içerisinde yarışmak kazananı daha kıymetli yapar. Muhalefetin iktidardan daha kıymetli olduğunu çok kez söyledim, muhalefet olacak ki iktidarın da kıymeti olsun. Fakat samimi duygularımdır, bırakın, siyasi görevim bir tarafa, yarışalım beraber, baş tacı, polemik yapalım, baş tacı ama kırk defa söyledik, bir daha söyleyeyim: “Apo’nun heykelini dikeceğiz.” diyen bir anlayış yarışmak istemiyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – “PKK sizi tükürüğüyle boğar.” diyen bir anlayışla yarışmak istemiyorum; benzer çok örnek var. Lütfen aynaya bakın. Yarışacaksanız CHP gibi, İYİ Parti gibi, MHP gibi, diğer partilerimiz gibi en iddialı söylemlerimizi ortaya koyalım ama ben silahla, silaha referansla bir parti söyleminin, her gün cezaevindeki, mahkemenin kendisine “terörist” dediği bir adamın referansıyla söylem üretmenin bir siyasi yarış, demokratik bir yol olmadığını düşünüyorum Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Peki.

ALİ KENANOĞLU (İstanbul) – Böyle bir karar yok ya, böyle bir karar yok. Hangi mahkemede öyle bir karar var ya?

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Tamam, bir daha cevap vermeyeyim şimdi.

BAŞKAN – Sayın Beştaş…

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Yani sataşmadan da söz alabilirim, buradan da söz alabilirim.

BAŞKAN – Buyurun.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sayın Başkan, nakarat devreye girdi verilecek cevap olmayınca, tabii ki “terörö” siyaseti devreye giriyor. Biz, konuşmalarımızla siyasetimizle, programımızla halktan oy alıyoruz. Siyasetimizin kıblesi de halkın verdiği destektir ve programımızdır, ilkelerimizdir.

İkincisi, onların söylediklerini aynen tekrarlamak zorunda değiliz. Eğer aynı fikirde olsaydık biz de o sıralarda otururduk ve bu mücadeleyi yürütürdük. Bunu, bize milyonlarca dolar yolsuzluk yapanları partisinde barındıran, Türkiye’yi uyuşturucu trafiğinin merkezine koyan, çetelerin bütün illerde cirit attığı bir ülkenin iktidar sözcüsü mü söylüyor? Daha dün okuduk ya, bilmem dünyanın neresinde şu anda haber önünde değil, Muğla’da bir villada oturuyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Uyuşturucu baronları, IŞİD’çiler, çeteciler, Türkiye’de gelmiş, iktidarın himayesinde yaşıyor. Bizim siyasete bakışımız hak ve özgürlük temellidir, onlar gibi ayrıştırmıyoruz ama Sayın Bülent Turan’a teşekkür ediyorum. Bu konuşmasıyla şunu ifade etmiş oldu: Halkların Demokratik Partisi’yle yarışmıyoruz. Biz onları elimizdeki devlet olanaklarıyla bastırıyoruz.

HÜSEYİN KAÇMAZ (Şırnak) – Engelliyoruz.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) –  “Engelliyoruz.” diyor. Onlara da çağrı yapıyorum: Aynaya baksınlar on beş yıl önce cemaatle, FETÖ’yle ne yapıyorlardı, onları anlatsınlar, biz de devam edelim.

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Sayın Başkan, geçen hafta il ve ilçe yönetimimizle birlikte Araban ilçemizde köy ziyaretleri gerçekleştirdik. Araban ilçemiz birçok tarım ürünü yetiştiren çok önemli bir tarım havzasıdır. Bu yetiştirdiği tarım ürünlerinin başında ünü ülke sınırlarını aşan meşhur Araban sarımsağı gelmektedir. Araban sarımsak üretiminde Türkiye 1’incisidir. Sadece sarımsak değil birçok tarım ürünü yetiştirmesiyle ön plana çıkan Gaziantep Araban ilçesi çiftçileri tarım arazilerinin yolları olmadığı için büyük bir mağduriyet yaşamaktadırlar. Araban Ovası’nda yaz mevsiminde toz toprak olan, kış mevsiminde ise çamur deryasına dönen tarım arazisine giden yollar çiftçiler açısından ciddi sorunlar yaratmaktadır. Özellikle üreticiler tarlalarında üretim yapmak için tohum, gübre ve hasat dönemlerinde arazi yollarının yokluğu büyük sorunlara ve zorluklara neden olmaktadır. İktidara buradan sormak istiyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Araban ilçesindeki tarım arazisi yollarının yapılması için bir çalışmanız var mı? “Araban çiftçisinin çilesine ne zaman son vereceksiniz?” diyoruz.

BAŞKAN – Sayın Baltacı…

HASAN BALTACI (Kastamonu) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

6831 sayılı Orman Kanunu orman köylülerini ve kooperatiflerini korumak, işleyişlerini kolaylaştırmak için vardır. Ancak  iktidar bu işleyişi her geçen gün daha fazla zorlaştırmaktadır. Orman Genel Müdürlüğünün emriyle orman kooperatiflerinin yüzde 25 satışlarında üçüncü şahıs gerçek ve tüzel kişilerinin teminat mektupları ve kartlarının kullanımı uygulamasına son verilmiştir ancak kooperatiflerin ne maddi olanakları ne de banka teminatı alabilme imkânları bulunmamaktadır. Ayrıca, zamanında tebliğ edilmeyen ve ocak ayına sarkan yüzde 25 satışlarında yüksek fiyatlardan satış bedelleri ortaya çıkmaktadır. Bu uygulamadan vazgeçilmeli, fiyatlar üretim yılı maliyeti üzerinden hesaplanmalıdır. Kıt kanaat ayakta durmaya çalışan orman köylüleri ve kooperatiflerinin mağduriyetleri bir an önce giderilmelidir.

BAŞKAN – Sayın Yalım…

ÖZKAN YALIM (Uşak)  – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Uşak Havalimanı iki yıldır kapalı. Zafer Havalimanı’na verilen garantiden dolayı Uşak’lı vatandaşlarımıza çile çektiriliyor. Uşak’ımızın İstanbul hava ulaşımını iki yıldır kestiniz ama mayıstan sonra, Allah’ın izniyle biz geldiğimizde havalimanımızı açacağız.

Yine, Uşak Devlet Hastanemizde maalesef, birçok dalda uzman doktorumuz yok. Buradan, Sağlık Bakanlığından eksik olan uzman doktorların acilen hastanemize atanması açısından talep ediyorum.

Uşak’ta maalesef, binası çürük diye yıkılan, beldelerdeki, köylerdeki okullarımız var; hem ilköğretim hem ortaöğretim. Maalesef, birçok öğrencimiz ve de aile bu sebepten dolayı mağdur durumda. Buradan, Millî Eğitim Bakanlığına sesleniyorum: Gerekli bütçenin ayrılıp bir an önce okulların yeniden tadilatı yapılıp veya yenisinin yapılmasıyla alakalı acil eylem planını bekliyorum.

Etiketler

Editor 54